Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bryan Sykes

Bryan SykesAdem’in Laneti yazarı
Yazar
8.8/10
58 Kişi
192
Okunma
12
Beğeni
1.838
Görüntülenme

Öne Çıkan Bryan Sykes Gönderileri

Öne Çıkan Bryan Sykes kitaplarını, öne çıkan Bryan Sykes sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bryan Sykes yazarlarını, öne çıkan Bryan Sykes yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Birey olarak bir değerimin olmadığını, sadece genlerimin önemli olduğunu mu söylüyorsun?" dediğinizi duyar gibiyim. Bir bakıma, evet, mantıklı sonuç bu."
"Oğlunuz oldu."
Her doğumu selamlayan bu duyuru, her birimizin beşikten mezara tüm yaşamının rengini değiştirir. Cinsiyet, birincil nişanımız, kim olduğumuzla ilgili bütün tariflerde ilk belirtilen özelliktir.
Reklam
Down sendromunun bir kromozom bozukluğundan kaynaklanıyor olabileceğini öne süren, bir genetikçi değil, göz doktoruydu. Bunu tek başına kanıtlamasının yolu yoktu ve araştırmaları için hücre uzmanlarına (sitolog) yalvarmak durumundaydı. Yıl 1932'ydi. Hiç kimse dikkate almadı ve Down sendromuna neden olan fazladan kromozomun bulunması için, yirmi yedi yıl geçmesi gerekti.
Sayfa 45 - Koç Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı: Eylül 2020, İstanbul
Geçmişte kaldığı sayılmaz
Doğacak bebeğin cinsiyeti, tamamen yumurtayı aşılayan spermin taşıdığı kromozoma bağlıdır. Aşılamayı başaran spermde X kromozomu varsa bebek kız; Y kromozomu varsa bebek erkek olur. Çocuğun cinsiyetinin tayininde kadının hiçbir rolü yoktur. Kimbilir geçmişte kaç kadın bu basit gerçeği bilmek isterdi? Erkek çocuk doğurmayınca, bilerek veya bilmeyerek, ne kadar çok kadın "suçlanmıştır" kimbilir?
Xenia'nın yakında bir değil iki bebek doğuracak olmasından ötürü endişeleniyorlardı. Başa gelebilecek en kötü şeylerden biriydi bu. Bir annenin iki bebeği birden emzirip taşıması mümkün değildi. Bu yüzdendir ki doğa, bebeği büyüyünceye kadar annenin yeniden hamile kalmasını önlüyordu. Kadınlık hormonu da buna uyum sağlamıştı. Yine de, doğumların yüzde 1'inde Xenia'nın durumunda olduğu gibi, ikiz bebekler oluyordu. Daha önce de ikiz doğumlar olmuştu; böyle durumlarda, kabilenin kurallarına göre, bebeklerden küçük olanın derhal öldürülmesi gerekiyordu. Ancak, bebeğini kaybeden ve hâlâ sütü olan bir kadın varsa ikizlerden birini onun emzirmesine izin veriliyordu.
Adem Y-kromozomuna giden bağlar, Y-kromozomu üzerinden izlenen baba soyu boyunca yürür. Havva'yla bağımız ana soyu boyunca yürür ve mitokondriyal DNA üzerinden izlenir. Mitokondriyal soyağacı ile yeni Y-kromozomu soyağaçlarının belirlenen ilk görüntüleri arasında pek çok farklılık varsa da, bunlar temel farklılıklar değildir. Her ikisinin de kökenlerinin Afrika'dan geldiğine hiç şüphe yoktur. İnsanlığın en derin kökleri Afrika'da yatmaktadır ve bu, her iki soyağacında da açıkça görülmektedir. Her iki ağacın da ilk dalları, Afrika'daki gövdeden çıkar. Mitokondriyal Havva gibi, Adem Y-kromozomunun da Afrika'da yaşadığı kesindir. Ama o zamanlar ne Havva tek kadın ne Adem tek erkekti, üstelik ikisi aynı zamanda da yaşamamıştı. Baba (Adem) ve ana (Havva) soyları bugüne kesintisiz uzanan tek bireyler olmuşlardır. Adem'in çağdaşlarından gelen baba altsoyları bugüne ulaşamadı çünkü ya çocuğu olmayan ya da sadece kızları olan bir erkekte son buldu. Havva için de aynı şey geçerli: Sadece doğrudan ana altsoyları bugüne gelebildi. Havva'yla aynı dönemde yaşayan diğer kadınların soyları, ya çocukları olmadığı için ya da sadece oğulları olduğu için çıkmaz sokakta son buldu.
Sayfa 115 - Koç Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı: Eylül 2020, İstanbul
Reklam
Neandertallerin yok olma süreci, bunların en sonuncusu İspanya'da ölünceye dek, 15 bin yıl sürmüştür. Bu süreç içerisinde bilindiği kadarıyla, savaşlar veya Avrupa'da yakın çağlarda gelişen sömürge hareketleri gibi, "ilk ulus" olan Neandertalleri ortadan kaldırmaya yönelik çabalar yer almamaktadır.
Aile tarihinin ve şeceresinin erkeklere bağlı olduğuna inanan bir dünyada, mitokondriyal DNA'nın rolü herkesin anlayabileceği bir şey değildir. Zengin ve güçlü kişilerin yaldızlı harflerle süslenmiş şecerelerini hepimiz biliyoruz. Bunların hepsi, istisnasız bir şekilde, unvan, toprak ve zenginliğin nesiller boyunca babadan oğula geçtiğine işaret eder. Daha alçakgönüllü ailelerde bile her şey babadan oğula aktarılır. Eski ailelerdeki erkek egemenliğinin akla gelen ilk nedeni, yazılı şecerelerde soyadlarının kullanılmasıdır.
Ursula doğduğunda etrafta çok az Neandertal kalmıştı. Ursula'nın ataları onun doğumundan çok önceleri, yavaş yavaş Yakındoğu'dan çıkarak Türkiye üzerinden buralara gelmişlerdi. Gelirken, kuzeyde günümüzde Karadeniz'i oluşturan büyük tatlı su gölünü güneyde Ege Denizi'nden ayıran boğazdan geçmişlerdi. Eski zamanlarda şartlar değişip havalar soğudukça, kabileler Ortadoğu'ya doğru geriler, Neandertaller de işgal edilen topraklarını geri alma fırsatını elde ederlerdi. Fakat Ursula'nın kabilesi Avrupa'nın çok içerlerine kadar ilerlemişti; bu nedenle ataları gibi Ortadoğu'ya dönmediler.
İnsanın okunmayı bekleyen 30 bin değişik tarihi olabilir mi? Bu genlerden her birinin geçmişi farklı olabileceği için, bu bir anlamda mümkündür. İnsanın evrim sürecinde bir yerde bu genlerin evrensel ataları farklı olabilir. Çekirdekteki genlerimiz zamanla süzgeçten geçmiştir. Fakat bunların takip ettiği yolları mitokondriyal DNA'da olduğu gibi izlemek mümkün değildir.
469 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.