Yazarın ilk kitabından beri ilgiyle takip ediyorum ve her okuduğum kitapta diyorum ki; “Bu sefer burada şunu geliştirmiş, bunu değiştirmiş.” Bu da yazarın gün be gün kendine bir şeyler katarak ilerleyen, her zaman ne satar diye düşünüp aynı şeyleri yapmayan biri olduğunu gösteriyor bana. Yeni keşfettiğim her yazarda buna özellikle dikkat ediyorum çünkü bir yerde baktığımızda bizim için kültleşmiş eserler bir zamanlar birilerinin yeni keşfettiği yazarlardı. Kitaplığımdaki kitapları miras olarak gördüğüm için “Mirasıma nadide bir parça daha ekledim.” diyebilirim.
Gelelim kitabın içeriğine;
Öncelikle kısa bir öykü olması size kitabı hemen bitirebilirim hissi veriyor ve yanılmamış oluyorsunuz. Ne ara başladım ne ara bitirdim ben de hatırlamıyorum. Kitap güçlü, hep kazanmış, gözde insanları değil de kaybedenleri, hala benliğini arayanları, umudunu yitiren aşıkları anlatıyor.
Aslında şöyle diyebiliriz insanların en beklemedikleri yerden yedikleri darbelere atıfta bulunan bir öykü. “Bu kadar depresif konulu şeyler okumam.” Diyen birçok kişi vardır eminim. Evet efendim sizlere de şunu demek isterim:
“Hiç haberiniz var mı bilmem ama dünyada sizin filtrenize takılmamış kadın ve bebek c*nayetleri her geçen gün ş*ddetini artırarak yaşanıyor. Çıkarın o toz pembe gözlüklerinizi, toz pembe bakmak için bu dünya çok fazla gri.”