Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

C. W. Ceram

C. W. CeramTanrılar Mezarlar ve Bilginler yazarı
Yazar
8.1/10
47 Kişi
160
Okunma
11
Beğeni
1.551
Görüntülenme

C. W. Ceram Gönderileri

C. W. Ceram kitaplarını, C. W. Ceram sözleri ve alıntılarını, C. W. Ceram yazarlarını, C. W. Ceram yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Ama görkemli Himera ne hale gelmiş!.. Aşağıda, demiryolunun hemen yanında görkemli tapınağın zavallı yıkıntıları duruyor; sütunlarından bazıları da modern bir inek ağılında yer alıyor. Doğru okudunuz: İnek ağılı – inekler sırtlarını onların yivlerinde kaşıyor ve kesinlikle bir antik tapınağa yapılması gerektiği, zorunlu olduğu gibi davranmıyorlar. Bu gerçekler karşısında tek yapılabilecek şey tapınağı ölçmek, üzülmek ve inekleri kıskanmak. Çünkü nice eski çağlar araştırmacısı Alman, bir antik tapınakta geceleyebilmek uğruna neler vermez!"
Sayfa 208 - REMZİ Kitabevi. 24. Bölüm Robert Koldewey (1855-1925)Kitabı okudu
317 syf.
·
Puan vermedi
Kurt Wilhelm Marek Alman gazetecidir. Yazar ününü "Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler" adlı kitabı ile elde etmiştir. Benim okuduğum ikinci eseri "Tanrıların Vatanı Anadolu" daha çok Hititler ile ilgili bir araştırmadır. Sahaftan edinmiş olduğum için önceliği bu kitaba verdim. Tabi ki zevkle okudum. Oldukça akıcı bir üslup ile yazılmış, hiç sıkılmadan okuyabileceğiniz kitap özellikle Arkeoloji ve tarih meraklıları için cezbedici olacaktır.
Tanrıların Vatanı Anadolu
Tanrıların Vatanı AnadoluC. W. Ceram · Koza Yayınları · 197438 okunma
Reklam
Egon Friedell
"İnsanın en büyük özlemi, sürekli rüyası, kronolojiyi dünyaya getirmektir. Zamanı bir defa görülebilir, ölçülebilir, hesaplanabilir şematik hale getirelim; içimizde hemen onun bize ait olduğu, ona egemen olduğumuz kanısı doğacaktır. "
Sayfa 165 - Koza Yayınları, 1974Kitabı okudu
Kısa bir tatil için Luksor'da bulunuyordu. Bir gün köyün ihtiyarları büyük bir telaş içinde yanına geldiler ve yardım etmesi için yalvardılar. Savaşın Luksor'da bile duyulan zorunlulukları yüzünden memurların sayısı çok azalmıştı. Denetim ve polisin gözetimi zayıflamış ve Abdülresul'ün yaman torunları arasında mezar soygunculuğu yeniden almış yürümüştü. Bu soygunculardan bir grup tepenin batı yamacında, "Krallar Vadisi"nin üst yanında bir şeyler bulmuşlardı. Rakip bir grup bunu duyar duymaz umulan hazinelerden pay almak için hemen ayaklanmıştı. Bundan sonra olanlar kötü bir sinema filmine benziyordu. İki çete arasında savaş olmuştu. Birinci grup baskına uğramış, yenilmiş ve kovalanmıştı ama yeniden kanlı dövüşlerin olmasından korkuluyordu. Tatilde bulunduğu ve bu işte en küçük bir sorumluluğu olmadığı halde Carter harekete geçmeye karar verdi. Şimdi kendisinden dinleyelim:
Sayfa 135
Kitaptaki bu gerçek hikâyeyi muhakkak okuyun!
Bir gün Doğu Teb'in yöneticisi Peser, Batı yakasındaki yaygın bir mezar soygunculuğunu öğrenir. Peser, Batı Teb'in yöneticisi ve şüpheli bir adam olduğu anlaşılan Pewero'yu, o kendisini ne denli sevmezse öyle sevmemektedir. Bu nedenle de, çok büyük olasılıkla, kendisiyle aynı düzeyde olan meslektaşını bütün Teb bölgesinin veziri Chamwese'nin gözünden düşürmek için sevine sevine, bu olanaktan yararlanmıştı. (Burada Breasted'in görkemli Mısır belgelerine, Ancient Records of Egypt'ine dayanan Howard Carter'ın eğlenceli bir biçimde anlattıklarını alıyoruz) Fakat iş Peser için kötü gitti; çünkü ihbarında soyulmuş mezarların sayısını vermek aymazlığını göstermişti: On kral mezarı, dört rahibenin ve birçok da özel kişilerin mezarları. Oysa Chamwese'nin soruşturma için ırmağın öte yakasına gönderdiği komisyon üyelerinin çoğu, hatta belki de onları gönderen vezir bile, kuşkusuz (bu da Pewero'nun ölçülülüğünü gösterir) bu soygunlardan yararlanmışlardı. Bugünkü deyimimizle yüzde almışlardı ve yargıları daha ırmağın öteki yakasına geçmeden verilmişti bile. Böylece ihbarı salt biçime bağlı yasal bir yoldan sonuçlandırdılar. Gerçekten soygunculuğun olup olmadığını ele alacak yerde, Peser'in verdiği bilginin gerçeğe tam olarak uymadığını kanıtladılar. .....
Sayfa 119
Tut-enkh-Amun'un mezarına ölümünden on-on beş yıl sonra soyguncular girmişti. IV. Thutmosis'in mezarına, yine onun ölümünden birkaç yıl sonra giren soyguncular üstelik kartlarını da bırakmışlardı: Duvar karalamaları, çağımızdaki dilenci ve hırsızların işaretleri gibi şekiller, ilkçağın parolaları! Mezara da öyle zarar vermişlerdi ki, yüzyıl sonra, anılara saygılı Haremheb, egemenliğinin sekizinci yılında, Katip Kej'e, "Merhum Kral Thutmosis'in mezarını Batı Teb'in değerli yurtlarında yeniden yaptırmasını" buyurmuştu. Fakat mezar soygunculuğu XX. sülale döneminde en yüksek noktasına erişti. Birinci ve İkinci Ramseslerin, Birinci ve İkinci Sethosların güçlü saltanat dönemleri sona ermişti. Bunlardan sonra gelen Ramses adlı dokuz kralın adlarından başka büyük yanları yoktu. Egemenlikleri zayıftı ve hep tehdit altındaydı. Rüşvet ve yiyicilik, yeni ve karşı konamaz bir güç haline gelmişti. Mezarlık bekçileri papazlarla, denetmenler bölge yöneticileriyle birlik olmuşlardı. Hatta Batı Teb'in şefi, mezarlığın korunmasına bakan bu en yüksek memur bile bir gün mezar soyguncularıyla elbirliği etmişti. Bugün IX. Ramses (i. ö. 1125- 1107) döneminin bazı papirüsleri sayesinde, üç bin yıl önce geçen ve o zamanlar büyük ilgi uyandıran bir mezar soygunculuğu davasına tanık olduğumuz ve o zamana değin hırsızların adları bilinmezken bu kez birdenbire adlarını da öğrendiğimizde bu, üzerimizde ürperti veren bir etki bırakmaktadır
Sayfa 118
Reklam
Antikçağ mezar soyguncularının modern meslektaşları II. Amenophis'in (İ. Ö. 1397' de ölmüştür) mezarını açıp, hazinelerini bulmak için mumyanın sargılarını kesmişlerdi. Fakat umutları boşa çıkmıştı - hem de kendilerinden öncekiler meslektaşları olduğu için Petrie'den de daha acı bir şekilde. Üç bin yıl önceki sanat adamları işlerini o denli kökünden görmüşlerdi ki, sonrakilere bir şey kalmamıştı.
Sayfa 114
Ülkeler arasında alışverişi sağlayan, ticaretle savaştır.
Sayfa 55
O zaman, bakışlarını ilk kez sistemli bir biçimde duvarlar üzerinde gezdirince, her iki kral nöbetçisinin arasında üçüncü bir mühürlü kapının bulunduğunu gördüler. "Oda oda içinde, her biri gördüğümüz ilki gibi eşya ile dolu! düşüncesi aklımızdan geçti ve bizi soluksuz bıraktı." 27 Kasım' da, Callender'ın bu arada yerleştirmiş olduğu elektrik lambalarının ışığı altında, üçüncü kapıyı incelediklerinde tam zeminin üstüne gelen yerinde, hala mühürlü, fakat mührü asıl kapıdakinden daha yeni olan kapalı bir delik gördüler. Soyguncular buraya da girmişlerdi. Acaba bu ikinci oda ya da ikinci galeride neler vardı? Mumya bu kapının arkasında mıydı? Örselenmiş miydi? Burada gizemli olan bazı şeyler vardı: Yalnız bu mezarın planı bütün ötekilerden ayrılmakla kalmıyordu; daha ilginci soyguncuların bu kapının önünde, ellerinin altında bulunanları almadan üçüncü kapıyı delmek uğraşına katlanmalarıydı. Acaba ön odadaki altın yığınının arasından geçerek ne bulmak istiyorlardı?
Sayfa 145
24 KASIM öğleden sonra işçiler bütün merdiveni ortaya çıkardılar. Carter on yedi basamak indi ve karşısında mühürlü kapıyı gördü. Şimdi mühürleri ve Tut-enkh-Amun'un adını açıkça görüyordu ama gördüğü başka bir şey de vardı: Gözünün önünde, hemen bütün kral mezarlarını bulanların görmek zorunda kaldıkları bir şey vardı. Burada da kendinden önce davrananlar olmuştu, buraya da mezar soyguncuları girmişti.
Sayfa 140
Reklam
Tevrat'ta yazılıdır.
KUTSAL KİTAP'ta Asurluların İsrailoğullarına Tanrı belası olarak gönderilişlerinden, Babil Kulesi ve görkeminden, gururlu Ninive'den, Yahudilerin yetmiş yıllık kutsallıklarından, hükümdar Nebukadnezar'dan, Tanrı'nın "Büyük Fahişe" ile ilgili hükmünden, Yedi Meleğin Fırat diyarına boşalttıkları "gazabının taslarından" söz edilir
Sayfa 159
Kralı korumak ve düşmanlarını uzak tutmak için: Boyları 3,50 metre yüksekliğinde ve 3 metre kadar uzunlukta devsel kapı muhafızları II. Assurbanipal (1.Ö. 883-859) döneminde Asur saraylarında odalara girişi koruyorlardı. Bunlar aslan gövdeli, başlarında boynuzlu taş bulunan, güçlü kartal kanatlarına sahip sakallı insan başlı yaratıklardı.
En ciddi bilim adamının da kalbinin susmadığını bilmek iyidir.
Sayfa 146
İleri gelenlerden biri ölünce evin kadınları başlarına hatta yüzlerine toprak sürerler. Sonra ölüyü bırakırlar, evden dışarı fırlarlar etekleri bellerine sokulmuş, kenti dolaşırlar; göğüslerini açarlar ve dövünürler.Bütün kadın akrabalar bu alaya katılır ve böyle yaparlar. Erkekler de silahlarını kuşanır ve göğüslerini döverler. Bu törenden sonra ölüyü mumyalatmaya götürürler.
Sayfa 129
167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.