Beklemek, deniz fenerlerinin, kayaların, kalebentlerin işi. Rüzgar burgaçlarının göğsünü yontacağını bile bile beklemek... İnsan dediğin gökte bulut. Yaşam ne yana eserse o yan sürükleniyormuş.
Kızmadık kimseye, bizi yoksulluğumuzla baş başa bıraktılar da, ölene bunca koştular diye garipsemedik. Ağlayın dediydi halalarım. Biz ağlaştıydık. Bir tek Zehra ablam ağlamadı, ağlayamadı. Sustu.
İnsan dediğin gökte bulut. Yaşam ne yana eserse o yan sürükleniyormuş. Bazen çivilenmiş gibi de kalabiliyor,rüzgarsız. Ama en çok deniz gibi kendini kıyıya vurup duruyor. Her vurduğu kıyıdan bir şeyler kopararak ya da özünü bırakarak çekiliyor kendi içine.
Sokağın caddeye bakan köşesinde kısa boylu, çiçek bozuğu yüzünde façalarıyla gençten bir oğlan duruyor. Yanına yöresine tetik, hangi otomobil nasıl yanaşır, kim ne ister aklında. Kısacık hayat takvimini falçatayla çentik çentik koluna işlemiş.