Bu yabancının gözlerindeki bir şey bana çok tanıdık geldi : bulamadığı birini inatla aramaya devam eden , içindeki boşluk hissiyle savaşan birinin üzüntüsü.
Her adımda aklıma getirdiğim , ne zaman düşünsem gözümü biraz daha açan ve beni ürperten gerçek , bana acıyarak ve kınayarak yaklaşan dünyayı umursamayacak kadar güçlü bir iradem olmasıydı.
Aslında neden üzüldüğünü bile anlayamadı. Mutsuz değildi, mutlu da değildi. Kendini her zaman bitmek bilmez işlerin içinde bulmuş ve bu yüzden mutluluk ya da mutsuzluk gibi şeyleri düşünecek zamanı hiç olmamıştı.