Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

D. Ahsen Batur

D. Ahsen Batur1200 Yıllık Sürgün yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
Editör
7.7/10
34 Kişi
79
Okunma
35
Beğeni
3.729
Görüntülenme

D. Ahsen Batur Sözleri ve Alıntıları

D. Ahsen Batur sözleri ve alıntılarını, D. Ahsen Batur kitap alıntılarını, D. Ahsen Batur en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şimdilerde Rus dediğimiz halk, Slavyan ve Ruslardan oluşmasına rağmen, Slavyan adını kullanmadıkları gibi, ataları kabul ettikleri Ant, Sklaven ve Venedlerin adını da kullanmamaktadırlar.
Apar Kağanı Anahuan'ın kendini öldürüşü
Hem kendi halkının, hem de itaatini bildiren Uygurların yani Töles kabilelerinin Juan-juanlarla savaşmayı istemeleri karşısında Bunun da kararını verdi. Ama önce karşı tarafı diplomatik yönden tahrik etmeyi uygun buldu v e Juan Juan Hanı Anahuan’a bir elçi göndererek kızını istedi. Anahuan bu istek karşısında çılgına döndü ve Bumın’a şu cevabı gönderdi: “Sen benim demir dökümcümsün. Bana karşı böyle bir isteğe nasıl cür’et edersin?" Bumın’ın da aradığı böyle bir fırsattı. Barış yolunu tıkamak amacıyla teamüle aykırı olarak Juan-juan elçisini öldürttü. Arkasından Batı Wei imparatoruyla ilişkilerini sıklaştırarak, saraydan bir gelinle evlenmeyi başardı ve böylece diğer Türk kabileleri arasında itibarı hayli yükseldi. 552 yılında Bunun beklenmedik bir şekilde Juan-juanlara saldırdı. Savaş, Juan- juanların yenilgisiyle sonuçlandı ve Anahuan kendini savaş meydanında öldürdü. Bu olaydan sonra Juan-juanlar dağıldılar. Bir kısmı Kuzey Ch’i devletine sığınırken, bir kısmı yerlerinde kalmayı tercih ettiler
Reklam
Türk halkına Çinliler Tu-ki-yu (Tu-küe), Tibetliler Du-rug-gu, Hintiler Turukha veya Tuıuşka, Ural kavimlerinden Macarlar Török, Ruslar Tork (çoğul Torki fakat Uzlar anlamında) dediler. Tacikler ise Hcımcl (Hanlılar yani Karahanlılar) diyorlardı (çünkü onların zamanında Türk kelimesi sürgün hayatına çoktan başlamıştı). Şino kelimesini hiç üzerinde durmadan “şâne” (kurt) şeklinde yazan Arap coğrafyacılar, Türk kelimesini aynen muhafaza ettiler ve çoğul şeklinde “etrâk” olarak kullandılar. Genel kanaat, Türk kelimesinin etnik bir terimden ziyade siyasi bir terim olduğu şeklindedir ve bu siyasi terimi halk ve devlet adı olarak ilk kullananlar da Gök-Türkler olmuştur.
İbn Tağrıberdî (Memluk Türklerinden Mısırlı şair, müverrih)
Kaşgarlı eserinde ayrıca Türk kelimesini bu halka bizzat Tanrı’nın verdiğini belirterek “Çünkü onlara ad vermeyi Tanrı kendi üzerine almıştır; onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiş ve onlara “kendi Ordum” demiştir” demektedir. Yüzlerce yıl sonra îdrisi Bitlisî’nin Türk kelimesine nazire olsun diye Kürd kelimesine de “güçlü, kuvvetli” anlamını yüklemesi ise hiçbir lengüistik veriye dayanmamaktadır. Muhtemelen İdrisi Bitlisi Kürd kelimesi ile Gurg (güçlü/kurt) (ki Gurgân kelimesi de çoğul olarak aynı kelimeden gelir) birbirine karıştırmış veya bilerek bir anlam saptırmasına tevessül etmiştir. Çünkü Kürd asıllı olmakla birlikte eserini Farsça yazan birinin bu farkı görememiş olması mümkün değildir. Kaldı ki, İbni Tagrıberdi’nin en -Nücûmu ’z-Zâhire adlı eserinde “kürd ” veya “kürt” kelimesinin “kıllı, çok kıllı” anlamında olduğu belirtilmektedir
Kaşgarlı Mahmud, Türk kelimesini sıfat olarak “olgun, olmuş, yetişmiş, güç, kudretli” şeklinde tespit etmiştir. Örneğin, Türk üzüm üdi yani üzümün en olgunlaşmış olduğu zaman; Türk kuyaş üdi yani Güneşin en tepede olduğu zaman, Türk yiğit ibaresini ise “güçlü genç” anlamında vermiştir
Primajenitor bir ongun olarak kurt (börü, kaşkır)
Ayrıca altın kurt başının Gök-Türklerden itibaren Türk tuğlarıının ve bayraklarının ucunu süslediği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra 1960’lı yıllara kadar devletin bastığı ders kitaplarının başında bir kurt kellesi resminin konulduğu malumdur. Demek ki kurt, Türklerin türeyiş efsanesinde primajenitor yani hamile veya dölleyici atadır.
Reklam
Sultan Abdulhamid bu konuyla ilgili olarak notlarında şöyle diyecekti: “Mithat Paşa Kanun-i Esasi’nin derhal ilan edilmesini teklif ettiği zaman hiçbir devletin kanun-i esasisini incelememiş ve bu konuda esaslı bir fikir edinmemiştir. Rehberi Odyan Efendi idi. Odyan Efendi ise, o zaman bile bizde en seçkin hukukçu değildi. Hele memleketi hiç bilmezdi. Zannederim ki bu vukufsuzluk Mithat Paşa ile Taif kalesine kadar beraber gitti.”
I. Türk Hakanlığı’nın doğu ve batı olarak ikiye bölünmesini, yalnızca Gök-Türk prenslerinin ikbalperestliklerine bağlamak yanlış olur. Çünkü Gök-Türklerde Hunlarm aksine takip edilen taht tevarüs sistemi, iktidarın babadan oğula değil, babadan yeğene geçmesini öngörüyordu. Mukan-han’m koyduğu bu yasaya göre, han öldüğü zaman taht oğluna değil, ailedeki ekber evladın bir küçüğü veya küçük amcanın ekber yeğenine kalıyordu. Yönetici ailenin diğer prensleri çeşitli eyaletleri yönetirken, sabırla sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Bu sistemin en iyi yanı, hanın ölümü halinde henüz çocuk yaştaki veliaht prenslerin tahta geçmelerini önlemiş olmasıydı. Bildiğimiz kadarıyla bu sistem, Gök-Türklerden sonra Uygurlarda, Kırgızlarda, Karahanlılarda, Gaznelilerde, Selçuklularda, Harezmşahlarda, Timurilerde, Anadolu Selçuklularında ve OsmanlIlarda uygulanmamıştır. II. Yüzyılda Güney Hunları’nda uygulanan taht tevarüs sistemini, Gök-Türklerin uyguladığı sistemin belki de bir prototipiydi
Gumilev, Prens Açina’nın Gobi çölünü geçerken ve Türk dilli Hun kabileleri arasına geldiğinde Moğolca konuştuğunu, fakat kendisiyle beraber gelen 500 ailenin Türk denizinde bir damla mesabesinde olduğu için kısa zamanda dillerini Türkçeyle değiştirdiklerini ileri sürmekte; ayrıca yalnızca Açina çevresinde toplanan halka Türk denildiğini, diğer kabilelerinse başka isimlerle anıldığını, fakat Arap fetihleri zamanında Orta Asya Türk dilli halklarla karşılaşan Arap coğrafyacıların ayrım yapmaksızın tüm kabileleri Türk olarak adlandırdığını belirtmektedir.
Selçuklulardan itibaren özellikle han ve bey isim veya unvanlarında kurttan ziyade “arslan” kelimesinin kullanılmaya başlaması da dikkat çekicidir. Alparslan, Kılıçarslan isimlerinde olduğu gibi. Ancak belki de hanedan ismi olarak biri Tog-Tekin’in kurduğu Böri Atabeyliği (yahut yalnızca Böriler yani Kurtlar) veya diğer adıyla Dımaşk Atabeyliği’nin başında bulunan Böri (b. Tog-Tekin) ile Muzafferüddin Gökböri adından alınarak Gökböriler olmak üzere “kurt /böri” kelimesinin son kez kullanılışını görüyoruz.
Reklam
Arslan yerine Pars daha Türki bir motiftir, Arslan biraz Fars tesiri
Türklerin kurda taptıklarını gösteren herhangi bir kayıt yoktur. Yani kurttan türemiş olma inancı yalnızca bir efsaneden kaynaklanmaktadır. Bunda şaşılacak bir şey yok. Başka halklarda da primajenitor ata motifleri vardır. Örneğin Çinlilerde kaplumbağa, daha sonra ejderha, Ruslarda ayı, Fransızlarda horoz, İngilizlerde leopar, Romalılarda kurt hep primajenitor ata olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Selçuklulardan itibaren özellikle han ve bey isim veya unvanlarında kurttan ziyade “arslan” kelimesinin kullanılmaya başlaması da dikkat çekicidir
Geri158
881 öğeden 871 ile 881 arasındakiler gösteriliyor.