17 Ağustos 1954 tarihinde Niğde'de doğdu. Lise eğitimini Niğde ve İstanbul'da tamamladı. İstanbul Eğitim Enstitüsü Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Çeşitli yayın kuruluşlarında ve kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Bir dönem gazetecilik de yapan Batur, akademik tarih kitapları yayınlamak amacıyla Selenge Yayınevi'ni kurdu.
Batur iyi derecede Arapça, Fransızca, İngilizce ve Rusça biliyordu. Başta Özbekçe olmak Türk lehçelerinden de çevriler yaptı. Bir dönem gazetecilik de yapan Ahsen Batur, Hergün ve Tercüman gazetelerinden sonra Yeniçağ'da da makaleler ve dizi yazılar yazdı. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Gündoğdu'nun ifadesiyle "Türk tarihçiliğine tek başına bir Enstitü gibi hizmet" verdi.
Özellikle Türk dünyası tarihine kaynaklık eden çalışmaları Rus arşivlerinde araştırarak Türkçe'ye kazandıran Ahsen Batur'un esereleri arasında; 1200 Yıllık Sürgün (Türk Sözünün Hazin Serüveni), Kürdoloji Yalanları'nı sayabiliriz. Çevirileri arasında da; Ötgen Künler Abdullah Kadiri, Son Timurlu Pirim Kadirov, Batı Dayatmacılığı ve İslam, Turan'ın Alp Kızları İpekyolu Efsaneleri, İbni Tagriberdi'den En-Nücumu'z-Zahire (Parlayan Yıldızlar) bulunmakta.
Çevirmen ve gazeteci Ahsen Batur, 1 Ağustos 2022'de 68 yaşında yaşamını yitirdi.
Osmanlılar, Türklüğünü yüksek sesle haykıran Timur’un uyarı
tokadına rağmen, Türkleri it yerine bile koymamanın bedelini koca bir imparatorluğu heba etmekle ödediler.
Timur’un ağzından çıkan şu şanlı sözler, Osmanlı sultanlarının ağzından bir kere bile olsun çıkmamıştır: “Biz ki, Turan hükümdarı, Türkistan emiriyiz. Biz ki, halkların en eskisi, Türk’ün şah damarıyız!"
Türk-İslam sentezini savunanlar, Türk tarihini Türklerin Müslüman olduktan sonraki tarihten başlatmayı tercih eder, ondan önce yaşayanları Türk
dahi kabul etmezler. Aptallık ve mankurtluğun emsali görülmemiş
bir örneği!
Kamboçya eski devlet başkanı Prens Sihanuk'un şu sözü çok meşhurdur:
- Eğer öğrencilerimin komünist olmalarını istersem Paris'e gönderirim, anti-komunist olmalarını istersem Moskova'ya gönderirim.
Sivas'ta Osmanlılar döneminde kalma bir han var. Giriş kapısının üstünde Arap harfleriyle "Han-ı erman" yazılı. Ermeniler bu erman kelimesinden yola çıkarak bu hanın Ermenilere ait olduğunu iddia etmişlerdi.
Halbuki gerçek hiç de öyle değildi. Türkistan Türkçesinde "erman" (yorgunluk) anlamındadır. Dolayısıyla Han-ı Erman otel/motel anlamındadır.
Tarihi çarpıtmak bu kadar kolay, ama düzeltmesi çok zordur.
"Tarih, bir anlamda halkların kutsal kitabıdır."
M. İ. Karamzin
Karamzin'in bu sözünü çok severim. Çünkü bana, Tarih'i ne kadar iyi ve ne kadar doğru bilmek zorunda olduğumuzu hatırlatıyor. Kitabı okumaya da bu söz ile başlıyorsunuz zaten ve kitabın size ne anlatmak istediğini daha ilk sayfasında görüyorsunuz.
Kitabın
Öncelikle yazardan bahsetmek istiyorum. Malum kitap siyasi bir konu üzerine yazıldığı için yazarı tanımak farz oluyor. Ahsen Batur zamanının Türkiyesin'de dış işleri bakanlığınca birçok ülkede görevlendirilmiş, 1970'ler Türkiyesi'nin Tercüman Gazetesinden sorumlu olmuş, 5-6 dili ana dili gibi bilen, çevrilmesi zor olan kitapları
Ahsen Batur gerçek kaynaklara dayanarak “Türk” kelimesinin Göktürklerden Türkiye Cumhuriyetine kadar anılmadığı çok anıldığı az yeri gösteriyor. Özellikle milli bir şuur sahibi ve etnik aidiyet konusunda hassasiyetleriniz var ise, özellikle İslamiyetle birlikte ,çoğumuzun ortak kanaati olan İslamı Araplaşmak sanma yanılgısına düşerek Türk kelimesinin nasıl bilerek arka plana atıldığını
göreceksiniz. Osmanlı’nın yanlışları daha çarpıcı şekilde göz önüne serilmiş. Kesinlikle okunulası..