Ağıt merasiminden sonra, bunun olmasından korkuyordum, az gözyaşı dökenleri ceza bekliyordu. O gün, okula döndüğümüzde tüm öğrenciler okulun önüne toplanıp, gözyaşlarının sahte olduğuna inandığımız bir kızı eleştirdik, suçladık. Kız allak bullak olmuştu, bu kez gerçekten ağlıyordu. Onun için üzülmüştüm ama o an üzerimde bir rahatlama vardı. Ben de sahte gözyaşı dökmüştüm; performansımın başkalarının dikkatini çekmediğine memnun olmuştum.
"...anaokuluna başladığımda altı yaşındaydım. Buna dikkat edemeyecek yaşta olmama rağmen, ailemle ilişkimde keskin bir değişiklik yaşanmaktaydı. Bir bakıma artık onların değildim. Devlete aittim."
"... bu kez dış dünyanın iyice yakınına, kimsenin gidemeyeceği kadar yakınına gittik; sanki kader dış dünyaya bakmamızı istiyor gibiydi. Evimiz doğrudan Yalu Nehri’ ne bakıyordu. Evimizin ön kapısından taş atsam Çin sularına düşebilirdi."