Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dürdane Ağayeva

Dürdane AğayevaErmeni Zindanında Sekiz Gün yazarı
Yazar
9.5/10
35 Kişi
78
Okunma
14
Beğeni
1.327
Görüntülenme

Dürdane Ağayeva Sözleri ve Alıntıları

Dürdane Ağayeva sözleri ve alıntılarını, Dürdane Ağayeva kitap alıntılarını, Dürdane Ağayeva en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biz çıktık ancak yüreğimiz Hocalı’da kaldı; o gece canımızdan can ayrıldı. İnsan bir kuşun yuvasını dağıtmaya kıyamazken bu vahşi Ermeni faşistleri bu soğuk kış gecesinde bizi nasıl bir hale salmıştı? Yaz olsaydı hiç korkmazdık, ama buz gibi nehri geçerek karın üzerinde yürümek donup ölmek demekti.O gece o insanların halini gören kim olsa dehşete düşerdi.
Savaşlarda harabeye çevrilen yurtlar bir şekilde tamir edilir... Kurşuna dizilen evler, yurtlar, yollar bir şekilde tamir edilir... Fakat insan kalbi bir defa yıkıldıysa, tamiri mümkün değildir... Savaş ilk insana dokunuyor... İlk, insanı öldürüyor...
Reklam
20yaşlı gənc bir qıza bu qədər nifrət hardandı?
Bu iğrenç, vahşi, soysuz Ermeni köpeğinin saf, temiz, genç bir Müslüman kıza yaptığı vahşilikleri burada olduğu gibi anlatmak benim için son derece zor. Onun bana yaptığı işkenceler hiçbir zaman hafızamdan silinmeyecek. O gece hiç ummadığım azapları, zulümleri yaptı bana.Ben ne suç işlemiştim de bana bunca eziyeti reva görmüştü. Tamam biz düşmandık ama düşman bile olsa bir insana böyle işkence edilir mi?
25 Şubat 1992'de bütün silahlar susmuş, etraf sessizliğe bürünmüştü. Kimse sığınma odalarına inmemiş herkes kendi evinde kalmıştı. O karanlıkta atılan toplar, roketler adeta bir yıldız yağmuru gibi üzerimize düşüyordu. Hepimiz sığınaklara indik. Bir iki saat kadar sığınaklarda kaldık kalmadık derken, kapımız çalındı. Gelen adam bize ‘Durmayın,
Ayağımdaki yara iyileşti fakat kalbimdeki yara hiçbir zaman iyileşmeyecek. O sekiz günde gençliğim, sağlığım ve tüm vücudum mahvoldu...
Sayfa 208Kitabı okudu
Ölüm güzelmiş, insan bunu azapla karşılaşınca daha iyi anlıyor
Kendi durumumu düşündükçe yaşadıklarıma inanamıyordum. Acaba ben bunca eziyete nasıl dayanabiliyordum, neden ölmüyordum? Ölümü çok büyük bir hasretle bekliyordum. Canım bu zulümlerden kurtulsun istiyordum. Her türlü eziyete dayanıyordum. Sonumun nasıl olacağını bilmiyordum. Ölüm güzelmiş, insan bunu azapla karşılaşınca daha iyi anlıyor.
Reklam
Çox az qalıb Xocalıya qovuşacaqsan,Dürdanə ...
Ben oradan ayrılırken Hocalı’yla vedalaşmadım. Hocalı’ya “Şimdilik hoşça kal.” dedim. Çünkü “elveda” deseydim bu, onu bir daha görmeyeceğim demek olurdu. Hocalı’ma “Şimdilik hoşça kal.” dedim. Kendi azabım bir yana, Hocalı’yı kendi yavrusunu terk eden bir anne gibi terk ettiğime Allah şahittir. Keşke toprağından bir avuç alsaydım, keşke kapımızdan ufak bir taş alsaydım, onu ölene kadar saklar, koklardım. İnsan vatanın neresinde ne kadar mutlu yaşarsa yaşasın doğduğu yerin ve evin tadını hiçbir yerden alamaz.
Sayfa 191Kitabı okudu
Bu millet nasıl böyle vahşileşmiş diye düşündüm. İnsan olan biri çaresizlere veya kadına -kıza el kaldırabilir mi? Ermeniler hangi suçum yüzünden beni bu şekilde dövmüştü ki? Aklımdan bir sürü şey geçiyordu.
Televizyon yok, radyo yok, çok bunaltıcı bir durum söz konusuydu. O dönemlerde Hocalı bana 1941-1945 Sovyet-Alman Savaşı yıllarını hatırlatıyordu. Savaş filmlerini hep TV’lerde seyrediyorduk. O filmlerde gördüğümüz köy ahalisinin korku içerisinde yaşaması, açlık, soğuk, donlu hava, insanların yüzündeki keder ve gam, şimdi bizim Hocalı’da ortaya çıkmıştı.
İnsan bir kuşun yuvasını dağıtmaya kıyamazken bu vahşi Ermeni faşistleri bu soğuk kış gecesinde bizi nasıl bir hale salmıştı?
Reklam
“Kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” “Mâide 32”
Savaşlarda harabeye çevrilen yurtlar bir şekilde tamir edilir… Kurşuna dizilen evler, yurtlar, yollar bir şekilde tamir edilir… Fakat insan kalbi bir defa yıkıldıysa, tamiri mümkün değildir… Savaş ilk insana dokunuyor... İlk, insanı öldürüyor…
Filmlerde gördüğüm kadarıyla Alman faşistleri Sovyet askerlerini esir alıp çalıştırıyor fakat kadınlara ve çocuklara eziyet etmiyorlardı. Anlaşılan kimse esirlere Ermeniler gibi vahşilik etmemişti. Ermeniler katil, haydut ve teröristti. Çocukları mızrağa geçirmek, hamile kadınların karnını yararak çocukları çıkarıp imha etmek, hamile kadınları diri diri yakmak, askerlerin kafalarını kesmek, insanlara her türlü eziyeti etmek, yavruların kafa derilerini soyarak onları köpeklerin önüne atmak ve daha neler neler... hepsi bu canavarların işiydi. Esirlere binbir eziyet edenler sadece Ermeni faşistlerdir. Ormanda yakaladıkları bir Hocalı ailesini yavrularının gözü önünde vahşice katleden; anneyi kurşuna dizen, babayı ise ağaca bağlayarak üzerine benzin döküp yakan da bu Ermeni faşistlerdir. Bir annenin gözü önünde üç evladının kafasını kesenler de yine bu Ermeni cellatlardır. Evin yegâne oğlunu annesinin gözü önünde kurşuna dizen de onlardır. Hocalı’da öldürdükleri ahalinin kafalarını kesip bedenlerini köpeklere atanlar da yine bu Ermeni katillerdir. Bir evde rehin aldıkları 80-90 yaşındaki karı kocayı birbirine bağlayarak evlerinin bahçesinde diri diri yakanlar da bu zalimlerdir. Genç askerlerimizi kendi mezarlarının üzerine götürerek kafalarını kesenler de yine bu kan emici Ermeni vampirleridir. Kafaları kesilen çocukların anneleri hâlâ evlatlarını bekliyor.
Sayfa 137Kitabı okudu
Neden bana “dövüşçü” demişti? Ben dövüşçü değildim ki. Demek ki birileri bizi ihbar etmişti. Sonra aklıma Ermeni kadınlar geldi, bunu yapanların onlar olduğunu düşündüm. O Ermeni kadınlar Hocalı’ya Dağlık Karabağ’ın başkenti Hankendi’nden gelmişti. Kocaları Azerbaycan Türkü olan bu kadınlar sadece beni değil, yüzlerle insanı Ermenilere ihbar etmiş. Muhtemelen benim rabıtacı ve dövüşçü olduğumu da onlar söylemişti.
168 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.