Batılı kuramlar dışında yeni yaklaşımlar geliştirmek, çoğu zaman, yerel, ulusal, bölgesel ya da milliyetçilik, sübjektiflik, bilimdışılık, bağnazlık vs. gibi küçümseyici sıfatlarla anılmaktadır. Batılı kuramlara sinmiş olan etnosentrizm, Avrupamerkezcilik, oryantalizm vs. görülmediğinden onlara bir nevi “kutsallık” atfedilmekte, onun üzerinden her türden sorunlarımızı anlama, açıklama sevdasına kapılmaktayız. Bu kuramlara atfettiğimiz kutsallık, o denli kuvvetlidir ki, Türkiye toplumunda bir karşılıkları olup olmadığı hususu çoğu zaman gözden uzak tutulmaktadır.
Batıda üretilen kuramlara aşırı bağlılık, incelenen olay ya da olguları anlama ve izahta kimi sınırlılıklar içerdiğinden, sahadan elde edilen verilerin çözümlenmesi ya da değerlendirilmesinde kimi zorlama izahatlar ve yorumlara başvurulmaktadır. Batı kavramları/ kuramsal modelleri bu toplumların gerçekliklerini okurken ister istemez yargılayıcı, dışlayıcı, üst perdeden bakan bir tavra temel teşkil etmekte, Bize ait doğrular/realiteler, böylelikle, meşruiyetlerini, makuliyetlerini, gerekliliklerini, toplum içinde kök salmış tabiiliklerini bir çırpıda kaybetmektedirler.