Erol Güngör

Türk Kültürü ve Milliyetçilik yazarı
Yazar
Çevirmen
9.0/10
289 Kişi
1.387
Okunma
261
Beğeni
20,5bin
Görüntülenme

Erol Güngör Sözleri ve Alıntıları

Erol Güngör sözleri ve alıntılarını, Erol Güngör kitap alıntılarını, Erol Güngör en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Caminin dışındaki" ki kimselerin "içeridekiler" hakkında tavsiyeler bulunmaları gerçekten garip görünüyor.
Sayfa 156Kitabı okudu
Çocuk dediğimiz insanlara çocukluklarının gereğine göre muamele etmediğimiz takdirde onlardan iyi birer yetişkin çıkarmamıza imkan yoktur.
Sayfa 58 - YER-SU YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kanun koyucularımızın pek çoğu da lâıklikten anlamayan lâiklerin eğitim sistemi içinde yetişmişlerdir. Meselâ çok defa polis vatandaşlarımızın yaptığı hatalar, mahkemede düzeltilinceye kadar nice masum insanların birkaç ay hapiste kalması icap etmektedir. Gazetelerde sık sık tarikat toplantısı yapanlara ait haberler çıkar. Cumhuriyet kanunlarına göre bir insanın bir tarikata mensup olması suç değildir, fakat tarikat teşkilâtı kurmak veya toplu halde tarikatlere ait pratikleri icra etmek yasaktır. Tıpkı aydınlarımız gibi polis vatandaşlarımız da din bilgisinden mahrum bırakıldıkları için, çok defa evde cemaat halinde namaz kılan insanları âyin yapmak suçundan derdest edip karakola ve oradan mahkemeye gönderiverirler. Ertesi gün gazetelerde beş kişinin âyin yaparken yakalandığı ve suç âleti tesbih ve seccadelerin de zaptedildiğine dair bir haber çıkar. Haberi okuyan vatandaşlar tesbıh ve seccadenin tarikat âyini için bir karakteristik teşkil etmediğini, bunların suç âleti değil, fakat namaz kılmak için gerekli birer eşya olduğunu bilecek kadar din bilgisine sahip iseler, gazetecinin cehaleti karşısında gülüp geçerler.
Bir hürriyet rejiminde politika ile uğraşan kimseler cemiyete hizmet etmek mevkiindedirler ve bu yüzden politikanın da diğer herhangi bir iş veya meslek gibi saygı değer bir faaliyet sahası sayılması lâzım gelir. Hatta bir insanın politikayı meslek haline getirmesi bile bizde zannedildiği gibi kötü bir tavır değil, fakat icabında onun kıymetini artırabilecek bir tecrübe zenginliği ifade eder. Zira politika herkesin girebileceği veya üç günde öğrenilecek bir meslek değildir; orada da en az diğer mesleklerdeki kadar geniş bir tecrübe ve yetiştirmeye ihtiyaç vardır. Bu tecrübe ve bilgiden mahrum olanlardır ki Türkiye'de politikanın iğrenç bir iş, politikacıların da bilgisiz birer madrabaz oldukları kanaatını yeeştirmiş bulunuyor. Sık sık yalan söyleyenlere, münakaşalarda safsata yapanlara, havaya göre kanaat değiştirenlere politikaya girmesini tavsiye ediyor; yahut orada muvaffak olabileceğini düşünüyoruz. Birisi söylediği sözlerde hile bulunmadığını anlatmak için “ben politika bilmem" diyor. Siyasetle uğraşanları tehzil etmek için "esnaf" tabirini kullanıyoruz. Şerefli bir hizmeti bu kadar pespaye bir meslek haline getiren veya halkın kafasında bu kanaatın uyanmasına yol açanlar hiç şüphesiz yine politikacılardır. Biz politikacılar yüzünden politikanın kendisine bile düşman olmak gibi bir hataya düşüyorsak, bunun suçu mutlaka politikacılara aittir.
Zaman perspektifi şüphesiz ki bir milletin bütün fertlerinde ve tabakalarında aynı şekilde tezahür etmez. Halk arasında efsane ile tarih birbirine karışmıştır. Münevverler tarih şuurunu bilgiye dayandırdıkları için onların perspektifi bazan halkınkinden daha geniş, bazan da daha dar olabilir. Bizim halkımız arasında milli tarih ile kutsal tarih içiçe girdiği için tarihimiz müslümanlıkla, hattâ ilk insan olan Âdem Peygamberle başlar. Münevverlerimiz Türklerin milâddan birkaç bin yıl önceye kadar eski olduğunu kabul ederler. Ancak münevverlerimizin çoğunluğu bu tarihi milli tarihten ziyade Türk ırkının tarihi olarak bilirler. Onlara göre atalarımız iyi kılıç kullanan ve ata binen insanlar olarak birçok ülkeleri zaptetmişler ve birçok devletler kurmuşlar, fakat ilim, sanat ve ticaretten anlamadıkları için batılılara yenilmişlerdir. Bu münevverlerin gözünde bizim milli tarihimiz cumhuriyetin kurulmasıyla başlar, çünkü milli kültür diye benimsemiş oldukları şeyler ancak batılılaşma hareketleri sonunda Türkiye'ye giren yabancı kültür unsurlarıdır. İnkılâpçı adını verdiğimiz bu münevverlerimize göre Türkler yakın zamana kadar medeniyetin sırunda bir yük olarak yaşamışlar, hattâ at ve kılıç kültüründen başka şey bilmedikleri için bizim şimdi geri kalmış olmamızda başlıca rolü oynamışlardır. Böylece inkılâpçıların zaman perspektifi geçmişe doğru en çok yüzelli yi kadar gitmektedir.
”İnsanları öldüren bombalar de­ğildir; o bombayı yapan insanlardır. Eğer teknoloji hem faydalı, hem de zararlı yollarda kullanılabiliyorsa, kendisi tek başına ne zararlıdır, ne de faydalı. Kısacası, değerleri yaratan teknoloji değil, insandır. "
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.