En Eski Fatih Baha Aydın kitaplarını, en eski Fatih Baha Aydın sözleri ve alıntılarını, en eski Fatih Baha Aydın yazarlarını, en eski Fatih Baha Aydın yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Daha kitabı okumaya başladığım ilk satırlarında sevdiğimi itiraf etmeliyim. Nasıl ki kitap da bir itiraf ile başlıyor. Okumaya Peşrev tadında başlamak çok güzel. Hikayenin ilerleyişine duyduğum merak yüzünden bu pazar sabahı uyandığımda ilk yaptığım kaldığım satırlardan devam etmek oldu.
BihaberFatih Baha Aydın · Ötüken Neşriyat · 2017121 okunma
Nazif bey bir keresinde, "Her iklimin kendine has bir sesi, musikisi vardır" demişti. Bunu ilk söylediğinde bir mana verememiştim. fakat üniversitenin ilk senesi yaptığım uzun yürüyüşlerin neticesinde Nazif Bey' i anlamaya başladım. Gerçekten de buranın, yani eski İstanbul' un kendine has bir sesi, musikisi vardı. Gençliğimdeki Suriçi, ezanın seyyar satıcı çığlığı ile karıştığı; vapur düdüklerinin martıları simit yemeğe çağırdığı bir yerdi. Fakat şimdi durum başka. Hem iklim, hem musiki değişti. Geçip gitmişe hayran olan biri olmadığımdan, "Eski İstanbul, sesini kaybetti" diye ağlayacak değilim. Evet, müezzinlerin de martılarında eski heyecanları yok. Ama bunda bir olağanüstülük yok. Çünkü heyecan denen şey aslında emanettir. Bugün bendeyse, yarın başkasındadır. "İstanbul eski sesini kaybetti" diyenler de aslında "heyecan" kavramını anlamayanlardır. Onlar heyecanı hep aynı yerlerde ararlar, umduklarını bulamayınca da "Gitmiş, kaybolmuş" derler. İstanbul' un bugün dahi bir sesi vardır. Olmak zorundadır. Çünkü heyecan denen şey kaybolmaz; sadece el değiştirir. Belki de o, Fatih devrinde surda gedik arayanlarda, Üçüncü Selim döneminde ise sazende ve hanendelerdeydi. Bilmiyorum. Fakat şu bir gerçek ki şehrin musikisi, heyecanlıların sesinde saklıdır.
"Bestekarın ne dediğini idrak etmek istiyorsan, dur ve yavaşça dinle. Bak bakalım nerede konuşuyor, nerede susuyor. Musikişinaslar hassas olur. Anlatacaklarının çoğunu diyemezler pek. O yüzden eserin durduğu, nefes aldığı yerleri dinle. Hakiki manalar, o boşlukta gizlidir ekseriyetle... Vakıa şiirler, hatta romanlar da böyledir."
Söylenmesi en zor gerçekleri sadece yalancılar dile getirebilir. Çünkü onlar, yani gerçek yalancılar, yalandan utanmazlar, sıkılmazlar. Hayır, hem de hiç...
"Söylenmesi en zor gerçekleri sadece yalancılar dile getirebilir. Çünkü onlar, yani gerçek yalancılar, yalandan utanmazlar, sıkılmazlar. Hayır, hem de hiç."
"Ne bekliyorsun, bilmiyorum. Yani hayattan... Bir beklentin var mı, o bunu sana verecek mi bilmiyorum. Hedefin varsa gençken kovala. Acele et. Yoksa yaşlılıkta bir işe yaramıyor. Gerçekten yaramıyor. Yaramadığı gibi seni de mahvediyor. Zengin olmak mı istiyorsun? Gençken ol! Yaşlılıkta gelen zenginlik ya ahlakını bozar, ya da seni kendine bekçi yapar!"
Şimdi herkesin kendi yaşına, makamına göre bir yer seçmesi gerekiyordu. En rahat koltuğa oturamazdım. Oraya misafirliğe gelen anne babanın oturması gerekirdi. Salonun en köşesindeki tabureye oturmam da söz konusu değildi. Çünkü bu sefer de salondaki gizli hiyerarşi afişe olacaktı. Ve salondaki ebeveynler bunu asla istemezdi.