Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatih Yeşil

Fatih YeşilTrajik Zafer yazarı
Yazar
Derleyen
8.3/10
3 Kişi
20
Okunma
2
Beğeni
494
Görüntülenme

En Yeni Fatih Yeşil Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Fatih Yeşil sözleri ve alıntılarını, en yeni Fatih Yeşil kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeni bir iktidar anlayışı ve hükmetme biçimini vazetmesi sebebiyle, Nizam-ı Cedid en başta bir kanunlaştırma hareketidir.
İttihâd ve Terakkî Cemiyeti, Abdülhamid dönemini sonlandıran ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadroları yetiştiren hareket olması bakımından da önemlidir. Cemiyetin çatısı altındaki fraksiyonların önderleri arasında siyasí ve sosyal düşünce derinliğinden söz etmek oldukça güçtür. Muhaliflerin üzerinde uzlaştıkları kavramların başında
Sayfa 348Kitabı okudu
Reklam
1895 yılı İttihâd-ı Osmânî'nin bir öğrenci dayanışmasından çıkarak gerçek bir cemiyete dönüştüğü, adının İttihâd ve Terakkî şeklinde değiştirildiği, nizâmnàmesinin kaleme alındığı, yurt içi ve yurt dışı teşkilatlanmasının oluşturulduğu ve basın-yayın yoluyla propagandaya başlandığı yıl olması bakımından önemlidir.
Sayfa 331Kitabı okudu
nizamnamesi de birkaç yıl sonraya
İttihâd ve Terakkî Cemiyeti, 2 Haziran 1889'da ilginç bir tesadüf eseri olarak Fransız İhtilâli’nin yüzüncü yılında, Sirkeci'deki Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyye'de Ohrili İbrahim Edhem Temo, Arapgirli Abdullah Cevdet, Diyarbakırlı İshak Sükûti, Konyalı Hikmet Emin ve Çerkez Mehmed Reşid tarafından İttihâd-ı Osmânî adıyla kuruldu.
Sayfa 330Kitabı okudu
Jön Türk ihtilâli, Balkanlardaki tedhiş hareketleriyle köşeye sıkıştırılan Müslümanların Batı karşıtı tepkileriyle pasif kalmakla suçladıkları padişaha karşı öfkesinden beslenen ve Manastır'daki liberal düşünceli subaylarca kuvveden fiile geçirilen bir ihtilâldi.
Sayfa 322Kitabı okudu
II. Abdülhamid devri (1876-1909), Osmanlı tarihinin siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan en sıkıntılı dönemlerinden biridir. Hasta Adam, Panslavizm ve Şark Meselesi gibi siyasi terimleri paravan olarak kullanan sömürgeci devletler, başta Balkan coğrafyası olmak üzere merkeze uzak Osmanlı topraklarını paylaşma yarışına girdiler. Bu bağlamda; Rusya ile
Sayfa 273Kitabı okudu
Reklam
DIŞ POLİTİKADA EKSEN KAYMASI: OSMANLI-RUSYA YAKINLAŞMASI
1869'da Fuad Paşa'nın ve 1871'de Âlî Paşa'nın vefatları Bâbıâli'nin bürokratik vesayetinin sarsılmasının ve Saray'ın siyaset denkleminde yeniden belirleyici konuma gelmesinin başlangıcı oldu. 1871-75 yılları arasında sadaretin sekiz kez el değiştirmesi, bu sancılı sürecin, siyasi tasfiyenin ve denge arayışının yansımalarıydı. Bu dönemde Batı yanlısı liberal siyasi kadroların devre dışı kalmasıyla, eş zamanlı olarak Rusya'nın dış politikada alternatif olarak öne çıkması tesadüf değildi. 8 Eylül 1871'de sadarete atanan Mahmud Nedim Paşa'nın 'tenkihât' adı altında liberal reformcu kadroları acımasızca tasfiyesi ve siyaset denkleminde dengeyi Saray lehine kurması, Sultan Abdülaziz'in güçlü bir siyasi figür olarak öne çıkmasını sağladı.
Sayfa 233Kitabı okudu
XIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde reformların ivme kazandığı, kurumsal yapının genişlediği, memur sayısının çoğaldığı, devlet eliyle sanayileşme hamleleriyle altyap yatırımlarının yapıldığı ve yüksek maliyetli saray ve kamu binalarının inşa edildiği bir dönemdi. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla kurulan (1826) yeni ordunun masrafları, Balkanlarda başgösteren ayrılıkçı-bağımsızlıkçı başkaldırılara, Anadolu, Rumeli ve özellikle Mısır'da çıkan isyanlara müdahale için yapılan askeri harcamalar hazineyi zora sokan diğer faktörlerdi. Öte yandan 1838 Baltalimanı Ticaret Antlaşması gibi geleneksel devletçi Osmanlı iktisadi düzenini liberal-kapitalist çizgide düzenleyip rekabet gücünden yoksun bir biçimde Batı kapitalizminin girdabına sürükleyen adımlar, devletin ithalat-ihracat dengesinin bozulmasına, gelirlerinde ciddi kayıplara ve küçük ölçekli manifaktür endüstrisinin sarsılmasına yol açtı.
Sayfa 235Kitabı okudu
Batıdaki gelişmeleri yakından izleyen Osmanlı devlet adamları ile aydınları şüphesiz Avrupa’daki ihtilâllerden, bunların beslendiği ideolojilerden ve idari değişim ve dönüşümlerden haberdardılar. Osmanlı idari sisteminde mevcut meşveret geleneği ve XVIII. yüzyıldan itibaren ivme kazanan ıslahat/reform tecrübesi, meşruti idare ve anayasa fikrini savunanların en önemli dayanaklarıydı. II. Mahmud devrindeki (1808-1839) kapsamlı idari reformlar, daimî meclislerin teşkili, ardından Tanzimât ve Islâhât fermanlarıyla kuramsal çerçevesi ve kurumsal işleyişi daha da belirginleşen reformlar, anayasal parlamenter sistem taleplerinin zeminini teşkil etmişti. Öte yandan taşra eşrafının meclisler, gayrimüslim unsurların ise cemaat nizâmnâmeleri aracılığıyla karar alma süreçlerine katılması, meşruti idareyi, onun temel ilkelerini ve sınırlarını belirleyecek yeni bir anayasa fikrini ve bu yeni idari düzeni yürütecek bir parlamento teşkili talebini daha da güçlendirmişti.
Sayfa 263Kitabı okudu
Şark Meselesi (Question d'Orient, Doğu Sorunu) zamana, mekâna, devletlere veya araştırmacılara göre tanımı ve kapsamı değişen siyasi ve aynı zamanda izafi bir terimdir. Geniş anlamda bu terim, büyük devletlerin Ortaçağda din kavgası, Yeniçağda genişleme ve sömürgecilik rekabeti, Sanayi İnkılâbı’ndan sonra ise hammadde temini, enerji havzalarının kontrolü ve pazar kapma mücadelesi şeklinde tanımlanabilir. Daha spesifik anlamda ise XIX. yüzyılda Doğu medeniyetinin temsilcisi Osmanlı İmparatorluğu'nun güç kaybına paralel olarak hükmettiği geniş coğrafya üzerinde Düvel-i Muazzama’nın rekabeti ve topraklarını paylaşma mücadelesidir. Şark Meselesi'nin yol açtığı bu rekabet, tarafları sürekli değişen savaşlar ve ittifaklar, siyasi bloklar, dış baskı ve müdahaleler, uluslararası konferanslar ve kongrelerin temel motivasyonu ve ana gündem maddesi olmuştur.
Sayfa 272Kitabı okudu
Reklam
sultan abdülaziz'in yurtdışı seyahati
‘Diyâr-ı küfrü temâşâ” bahsine gelirsek; Sultan Abdülaziz, Fransa İmparatoru III. Napoléon'un Paris Uluslararası Sergisi'ne ve İngiltere Kraliçesi Victoria'nın da Londra'ya davetleri üzerine 21 Haziran 1867'de Avrupa seyahatine çıktı. Eşzamanlı olarak E. Dentu tarafından Paris'te neşredilen Abdul-Azis adlı kitapçıkla Fransız kamuoyuna reformcu, vatansever ve karizmatik bir hükümdar olarak tanıtılan Sultan Abdülaziz, Veliahd Murad Efendi'yle Abdülhamid Efendi'yi de yanına almıştı. Sultaniye vapuruyla çıkılan bu seyahat kapsamında Napoli, Toulon, Paris. Londra, Brüksel, Viyana ve Budapeşte şehirlerini ziyaret eden padişah 7 Ağustos 1867 de Rusçuk-Varna üzerinden İstanbul'a döndü. Kendisine, yurtdışına resmi ziyaret gerçekleştiren ilk ve tek Osmanlı padişahi unvanını kazandıran bu seyahat, Avrupa kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırdı. Paris ve Londra'da basın-yayın yoluyla faaliyet gösteren muhalif Yeni Osmanlılar sınır dışı edildiler. Diplomatik açıdan ise Avrupa devletleriyle ilişkilerde nispeten bir yumuşama sağlandı; Eflak-Boğdan, Sırbistan ve Girit'teki isyanların bertaraf edilmesinde ve Balkanlar'da barışın sağlanmasında olumlu katkısı oldu. Sultanın Avrupa seyahati dış dünyayı bizzat tanımaya yönelik bir hamle olduğu kadar, Batı kamuoyunda imaj tazeleme isteğinin bir tezahürü olarak da yorumlanabilir. Bu seyahatle edinilen tecrübe, saray ve çevresinde, şehircilik, mimari, müzik, kültür, sanat ve sosyal hayat konularında, diğer bir ifadeyle gündelik hayatta belirgin bir değişim ve dönüşüm sürecinin başlamasında ve alafranga kültürün yerleşmesinde etkili olmuştur.
Sayfa 224Kitabı okudu
siyasi muhalefet: meslekçiler ve yeni osmanlılar
Osmanlı İmparatorluğu'nda kamuoyu anlamındaki efkâr-ı umûmî terimi 1860'lar da kullanılmaya başlandı. Tanzimât döneminde açılan yeni eğitim kurumlarından mezun olanlar, tahsil için yurtdışına gönderilenler, yabancı dil bilen memur ve bürokratlar toplumda dış dünyayı bilen, siyasi gelişmelere duyarlı, bilinçli ve aynı zamanda muhalif bir kesim yarattı. Siyasi, idari ve hukuki dönüşümü sağlayacak reformların aksatılmaması ve süratle anayasal-parlamenter bir sisteme geçilmesi, muhalif aydınların temel talepleriydi. 'meşrûtiyet' ve 'meşveret' yanında, 'hürriyet', 'hamiyyet' ve 'medeniyyet' kavramlarını öne çıkaran muhaliflere göre Tanzimât ve Islâhât fermanlarında hukukun üstünlüğüne yapılan vurguya rağmen, sergilenen kötü ve baskıcı yönetimden Bâbıâli, yani hükümet sorumluydu. Bu nedenle Fuad Paşa ve Âlî Paşa'yı kıyasıya eleştiren muhaliflerde, Meslekçiler hariç keskin bir saltanat ve padişah karşıtlığı gözlenmez.
Sayfa 217Kitabı okudu
1840-1871 arasındaki dönemde, devlet Ekānim-i selâse (Üç İkon) veya Erkân-ı selâse-i Tanzimât (Tanzimât'ın Üç Rüknü/ Dayanağı) olarak da adlandırılan Mustafa Reşid, Âlî ve Fuad Paşalar tarafından adeta nöbetleşe yönetildi.
Sayfa 213Kitabı okudu
kuleli vakası 1859
Nakşî-Halidî şeyhler, paşalar, alafranga gençler ve hamiyetperver memurlardan oluşan bu kozmopolit koalisyonun ideolojik ortak bir ajandası yoktu, ancak padişah ve hükümetin devrilmesi konusunda mutabıklardı. Kuleli İttifakı'nı oluşturan bu parçalı ve heterojen yapı, hadiseyi gericilik-ilericilik, devrimcilik-muhafazakârlık ekseninde değerlendirmenin mümkün olmadığını göstermesi bakımından da önemlidir.
Sayfa 207Kitabı okudu
Tanzimât reformları, planlı-programlı olmaktan ziyade pratik ihtiyaçların karşılanmasına yönelikti. Tanzimâtçıların sıkıntısı, reformları özümseyip hayata geçirecek nitelikli kadrolardan, sağlam bir mali yapı ve reformlar için gerekli makul süreden mahrum olmalarıydı.
Sayfa 172Kitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.