Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatih Yeşil

Fatih YeşilTrajik Zafer yazarı
Yazar
Derleyen
8.3/10
3 Kişi
21
Okunma
2
Beğeni
536
Görüntülenme

En Yeni Fatih Yeşil Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Fatih Yeşil sözleri ve alıntılarını, en yeni Fatih Yeşil kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
II. Abdülhamid, siyaseti metafizik alana taşıyarak muhalefetin önünü kesecek olanaklara sahip olmakta ve otoriter rejimini tahkim etmekteydi. Fakat böylesi bir rejimin kurulması ve otuz seneyi aşkın bir süre idame ettirilebilmesi biraz da siyasi gücün elindeki araçlara bağlıdır. Otoriter bir idarenin ön şartlarından birisi hiç şüphesiz iktidarın idare ettiği nüfus ve topraklar konusunda sağlam bilgi ve verilere sahip olmasıdır. Dolayısıyla II. Abdülhamid'in kurguladığı rejim, her şeyden evvel iyi işleyen bir bürokratik aygıta ve becerikli bürokratlara ihtiyaç duyacaktır.
Farklı bir perspektiften bakıldığında merkezi otoriteyi güçlendirme çabası ve saltanatı süresince hayata geçirdiği projeler II. Abdülhamid rejimi ile Nizâm-ı Cedîd ve Tanzimât devirleri arasında ilişki kurulmasına da olanak sağlar. Telgraf hatlarının İmparatorluğu birbirine bağlayacak şekilde genişletilmesi ve demiryollarının uzatılması, deniz
Reklam
kabul etmek zorunda kalacaktı. Prut Antlaşması'nın yıldönümü olan 21 Temmuz 1774’de imzalanması konusunda Rus temsilcilerin ısrar ettiği Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım bağımsız bir devlet haline gelmiştir.
Başarılı Bağdat, Mısır, Şam ve Halep valiliklerinin ardından 1757 senesi başlarında sadaret makamına getirilen Koca Ragıb Paşa'nın takip ettiği siyaset Osmanlı İmparatorluğu’nun modern bir devlet yapısına doğru evrimindeki en önemli adımTardan biridir. İdari-siyasi yapıda mücadele halindeki farklı hizipleri kontrol altına almaya çalışan Koca Râgıb Paşa, öncelikle III. Osman devrinde Saray'da kayda değer bir nüfuz sahibi olan devrin Darüssaâde Ağası Ahmed Ağa'yı bertaraf ederek iktidarı yeniden Bâbıâli'ye taşımaya çalışmıştır
iltizam sisteminin doğuşu
Osmanlı ordusunda, gittikçe artan oranda iş bulmaya başlayan Levendlerin merkezi hazinede yarattığı açığı kapatabilmek için devlet, daha önce sipahilere bıraktığı vergi gelirlerinin bir bölümünü açık artırma yöntemiyle (müzâyede) belirlenen bedel karşılığında, belirli bir süreliğine mültezimlere devretmeye (iltizâm) başlamıştır. Bu bağlamda iltizam ihalelerini alan mültezimler birer 'müteahhid' olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat iltizam yoluyla ihaleye çıkartılan sadece timarlar değildi; tımarların yanı sıra devlete ait gelir kaynaklarının önemli bir kısmı iltizam sistemi çerçevesinde değerlendirilebilmekteydi. Mukataa olarak isimlendirilen söz konusu vergi kaynaklarının, yapılan sözleşme çerçevesinde mültezimlere kiralanması sadece Osmanlı mali sistemini değil idari ve askeri organizasyonunu da değiştirmiştir, zira tarihe karışmakta olan tımarlar, askeri ve mali bir ünite olmanın yanı sıra aynı zamanda İmparatorluğun idari taksimatının da bir parçasıydı.
Nizâm-ı Cedîd sadece İstanbul esnafı için değil esnafla sarsılmaz bir ilişki kurmuş olan Yeniçeriler için de kaygı vericiydi. Nizâm-ı Cedîd ordusunun üniforma ve semboller bağlamında manevî şahsiyetinin oluşmaya başlaması ve Asker-i Cedid-i Hakani (Sultanın yeni askerleri) olarak isimlendirilmesi, askerî zümrenin payitahttaki kadim temsilcisi Yeniçerilerin pozisyonunu sarsacak gelişmeleri de beraberinde getirdi. Aynı işi yaptıkları iddiasındaki Yeniçeriler, devlet protokolünde her geçen gün biraz daha ön plana çıkan Nizâm-ı Cedîd birliklerine verilen ücret ve ikramiyelerden de hayli rahatsızlardı.
Reklam
Vergilerin toplanmasından ordunun ihtiyaçlarının karşılanmasına, hâkimiyetlerindeki bölgelerde güvenliğin sağlanmasından bu bölgede yaşayanları İstanbul'a karşı temsile kadar birbirinden çok farklı roller üstlenen âyânların yükselişinde Rus-Habsburg koalisyonuna karşı verilen savaşlar dönüm noktası olmuştur.
yeniçerilerin nizamı cedid karşıtlığı
Nizâm-ı Cedîd öncesinde Balkanlar'da malikânelere hükmeden Yeniçeriler/Yamaklar, aslında bu sırada Osmanlı malî sisteminin esas kazananlarıydı ve bu durum yeni nizâmi onlar için kabullenilemez hale getirmekteydi. Nitekim III. Selim'in mahlül tımarları ve mukataaları İrâd-ı Cedîd Hazinesi aracılığıyla iltizama vermeye başlaması, Yeniçerilerin mültezimlik haklarını kaybetmesi anlamına geliyordu. Pazvandoğlu Osman Paşa'ya sığınan Belgrad Kalesi Yamaklarının başına gelen işte tam da buydu.
şunu özellikle vurgulamak isteriz ki milliyetçiliğin filizlendiği şehirlerde değil ziraî üretimin yapılamaz hale geldiği köylerde başlayan Sırp Ísyanı, siyasî olmaktan ziyade sosyo-ekonomik sorunların ve değişimin tabii sonuçlarından biriydi.
tespitin şahı...
Özellikle 93 Harbi'nden sonra atayurtlarına dönmekten başka çareleri kalmayan Rumeli'deki Müslüman ahalinin kitlesel göçü ve dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Müslüman toplulukların emperyalizm tarafından yutulmasının kamuoyunda yarattığı derin travma, Osmanlı aydınlarının en hafif biçimde söyleyecek olursak II. Abdülhamid'le aralarına mesafe koymalarına sebep oldu. Bu mesafeyi besleyen sıkıntıların giderek kronikleşmesi, bir süre sonra muhalefeti biraraya getiren ortak paydaya dönüşecektir.
32 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.