Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Friedemann Schrenk

Friedemann Schrenkİnsanlığın Erken Dönemi yazarı
Yazar
7.4/10
4 Kişi
21
Okunma
0
Beğeni
561
Görüntülenme

Friedemann Schrenk Sözleri ve Alıntıları

Friedemann Schrenk sözleri ve alıntılarını, Friedemann Schrenk kitap alıntılarını, Friedemann Schrenk en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
one point that can be made from the existing remains of the first bipedal walkers from Africa, though, is that our oldest ancestors, with or without Neanderthals in their close kin group, cannot be traced back to a single “missing link.” rather, they show that the line of descent of our forebears consists of something much more like a broad family “bush”, with geographical variants, than it does a linear family tree.
how and why the human family—whether Neanderthals or Homo sapiens—could in fact have produced an organ like the brain at all?
Reklam
İklim Değişikliği Sorunu: Göç Çözümü
Diğer popülasyonlar, kendi özel yaşam bölgeleri olan ormanlık yerleri yaşam alanı olarak korumaya devam ederken, bir yandan da Malavi Rift Vadisi'ndeki nehir kenarı bölgesi koridoru boyunca kuzeye yayıldılar. Orada çok çeşitli ve bitki temelli olmayan yiyecekler bulunuyordu. Buradaki seçim, yeni habitatta davranışlarda daha fazla esnekliğe yol açtı. Australopithecus africanus'un soyundan gelen, Doğu Afrika'daki Homo habilis'in 2 milyon yıllık bulgularla belgelenen türü ortaya çıktı (Görsel 8, Levha 8).
Homo cinsi yarım milyon yıl önce Doğu Afrika'da (Homo rudolfensis) ortaya çıktığı için insan varoluşunun ilk aşamalarına, aletlerin kullanımıyla çevresel etkilerden bağımsızlığın artması açısından, birbirinden bağımsız olarak birkaç kez ulaşıldığı düşünülebilir. Gerekli gelişme potansiyeli, Doğu Afrika'daki Australopithecus afarensis ve bu türden gelen Güney Afrika'daki Australopithecus africanus türünde de varsayılabilir.
Homo cinsinin en büyük avantajı, çok fazla uzmanlaşmamış ve dolayısıyla kültürel yetilerle bağ kurmayı vadeden gövde yapısının gelişim olanaklarının korunmuş olmasıydı. Sert yiyeceklere çekiçle vurmak için taş aletlerin kullanılması kısa süre sonra hayal edilemeyecek avantajlar getirmiştir: Kesme aleti olarak keskin kenarlı talaşlar kullanılmış; bu da etin işlenmesinde ve yakalanan hayvanların leşlerinin kesilmesinde devrim yaratmıştır
Eczaneler, Mağaralar v e Kaybolmuş Fosiller
Eski bir geleneğe göre toz halindeki fosil kemikler, Çin eczanelerinde sindirim rahatsızlıklarına karşı ilaç ve afrodizyak olarak satılmaktadır. Yüzyılın başında doğa bilimci Karl Haberer, çok az korunmuş, alışılmadık bir azı dişi de dahil olmak üzere çok sayıda fosilleşmiş diş satın almıştı. Paleontolog Max Schlosser, bu parçalara dayanarak, 1903'te daha sonraki araştırmacıların Çin'deki fosil insan kalıntılarını bulabileceğinden şüphelenmiştir.
Reklam
Önceden leşçiymişiz, gerçi halen toplumda leşçileri görebiliyoruz :D
İlk ön insanlar daha küçük gruplar halinde yaşamışlardır. Bitki temelli besinlerin toplanmasına ek olarak, et tedariki de giderek daha önemli hale gelmiştir. Ancak avın başlangıcı, örneğin fırlatılan silahlardan elde edilen bulgularla henüz teyit edilemez. Erken ön insanlar büyük hayvanları avlamak yerine, yırtıcı hayvanların veya ölü avların leşlerini bulma yeteneklerine güvenmişlerdir. Olduvai Boğazı (Görsel 5) ve Koobi Fora (Görsel 5), büyük hayvanların küçük parçalara ayrıldığı yerler olarak bilinir.
Modern Paleoantropoloji Güney Afrika'da Başladı
Sterkfontein'de yaklaşık 2,5 milyon yıllık, sıkıca sarılmış ve bağlanmış bir kemik deposu olan alt breşten 1947'den beri yapılan kapsamlı kazılarda 800'den fazla Australopithecine parçası çıkarıldı. Bu parçalar arasında yer alan bir iskelet bulgusu sayesinde de Australopithecus için tanımlanan dik yürüyüş erkenden kanıtlandı. Altmışlarda, bu çalışmaya Phillip Tobias öncülük ederken, daha sonra söz konusu çalışmayı Johannesburg Witwatersrand Üniversitesinden Ron Clarke devam ettirdi. 1998 yılında bir Australopithecine'nin yüzde 99 oranında tam kafatasına sahip iskeletin bulunmasıyla bu, paleoantropoloji tarihinin en önemli bulgularından biri oldu.
Morfoloji, Yaşam öyküsü ve Filogeni
Bir diğer önemli soru da büyüme hızıdır. Büyük insansı maymunlar nispeten hızlı büyürken, modern insanların çocukluk dönemi son derece uzun bir süre zarfında gerçekleşir. Bu, bir yandan beynin doğumdan sonra büyümesini sağlarken, diğer yandan sosyal öğrenme aşamasını uzatır.
Etiyopya'da da Tim White, Berhane Asfaw ve Gen Suwa önderliğinde, Etiyopya-Aramis yakınlarındaki Middle Awash Araştırma Projesi (Görsel 4), oldukça eksiksiz bir iskelet de dahil olmak üzere en eski homininilerin (Ardipithecus kadabba) neredeyse 6 milyon yıllık bulgularını gün yüzüne çıkardı.
Reklam
1990'ların başına kadar, Güney ve Doğu Afrika bölgeleri arasında kalan birkaç bin kilometrelik bir coğrafi keşif boşluğu vardı ve 2 milyon yıldan daha eski hiçbir Homo buluntusu bilinmiyordu. Ancak bu durum, Alman-Amerikan-Malavi Hominid Koridoru Araştırma Projesi'nin (HCRP) çalışması sayesinde değişmişti: 1991'de, Homo rudolfensis olarak tanımlanan erken hominininin 2,5 milyon yıllık alt çenesi (UR 501, Görsel 10) Kuzey Malavi'deki Uraha'dan çıkarılmıştı. Homo cinsinin bugüne kadarki en eski fosili yaklaşık 2,8 milyon yıllık parçalanmış alt çene (LD 350-1) Etiyopya Ledi-Geraru'dan (Görsel 5) 2015 yılında yayımlanmıştı.
Çin'deki ilk bulgular evvela Uppsala'ya gelmiştir. İsveçli bir jeolog, onları o zamanlar yaklaşık 45 km güneybatıda, şimdi Pekin'in eteklerinde bulunan Zhoukoudian yakınlarındaki bir mağarada keşfetmiştir. Aralarında insan dişleri de olduğu için Kanadalı anatomist Davidson Black, W. Ch. Pei ile, 1928 ile 1937 yılları arasında Zhoukoudian'da 14 kafatası, 14 alt çene, lSO'den fazla diş ve iskelet kalıntısı bulmuştur (Görsel 10) . Bulgular, her yaştan ve cinsiyetten 45'ten fazla bireye aittir.
Genlerimiz, atalarımızdan miras kalan yaklaşık üç milyar nükleotidden oluşur. Her nesilde bazılarının erkek ve dişi germ hattındaki mutasyonlarla değişmesiyle sonraki nesiller asıl genlerin biraz değiştirilmiş şekillerini kalıtsal olarak alırlar. İnsan popülasyonunun büyümesine, küçülmesine veya insanların göç etmesine, bölünmesine ve/veya bireylerin değişip değişmediğine bağlı olarak, bu mutasyonlar gen havuzunda karakteristik bir şekilde birikir.
Australopithecine'ler ve Homo cinsinin ilk üyeleri hala büyük insansı maymunları anımsatan iskelet özelliklerine sahipken, Homo erectus iskeletinin anatomisi, farklı coğrafi varyantlardaki yüksek oranda değişkenliğe rağmen birçok ayrıntıda modern insanlarınkine benzer. Ancak kalça, bacak ve ayak kemikleri çok daha güçlüdür. Büyük kemik yapısı, Homo erectus'un malzeme ve yiyecek taşırken büyük bir güç ve dayanıklılık sergilediğini gösterir. Aynı zamanda, anatomik özellikler ilk kez aktarılmıştır ve bu da erken insanların koşabildiğini gösterir (Görsel 6).
Afrika'daki Erken İnsan Çeşitliliği
Çad'da yaklaşık 800.000 yıllık bir fosil bulunmaktadır: Yaya'dan oldukça yıpranmış bir yüz kafatası (Görsel 5), ilk olarak 1961'de Yves Coppens tarafından Tchadanthropus olarak tanımlanmıştır. Bu yüz kafatası, yapısal özellikleri bakımından Güney Afrika'daki Australopithecine'lerle benzerlikler göstermektedir. Daha sonra başlangıçta Homo habilis ile ilişkilendirilen bulgu, şu anda Homo erectus olarak kabul edilmektedir.
170 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.