Antropoloji ile ilgili sınırlı bilgilere sahip olmama rağmen, sömürge düzeninin kökü itibarı ile tarihte nasıl şekillendiğine ilişkin bir arayışın motivasyonu ile ilgilenip okumaya çalıştığım bir kitaptı Siyasal Antropoloji.
Avrupa merkezci bakışın üçüncü dünya ülkelerinde, yerel merkezi yönetimlerin, devletli ve devletsiz , parçalı toplumların siyasal tanımlamalarının nasıllığıyla ilerleyerek bu bölgede yaşayan toplumları tarihin dışına nasıl ittiğinin izlerini bulmaya çalıştım. Antropolojik alt yapısı olmayan birinin rahatlıkla ilerleyebiliceği bir kitap olmamasına rağmen, Avrupa merkezci kuramcıların, siyaset felsefecilerinin ve ilk dönem antropologların geç gelişen bir disiplin olan antropoloji çalışmalarında elbirliği içinde üçüncü dünya ülkelerinin özellikle de siyasal anlamda nasıl da çarpıtıĺıp yerlerinden edildiklerinin izlerini buldum diyebilirim. Yeterli olmayan , çarpıtılan ve yeniden üretilen çalışmalarla, gerek siyasal gerekse militer güç anlamında meşruiyet kazanılan edimlerin motivasyonunu antropoloji alanında bir boşluktan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Yazarın,"Siyasal Değişimin Boyutları ve Failleri" bölümünde sıralanan;
Geleneksel siyasal birliklerin yozlaşması,
Depolitizasyon yoluyla bozulma,
İktidarı geleneksel yollardan sınırlandıran sistemlerdeki kopma,
İki iktidar ve otorite sisteminin uyuşmazlığı ve
İktidarın kısmi dünyevileşmesi, altbaşlıklarında kolonyal sistemin oluşum ve ilerleyişinin izlerine rastlıyoruz.
