Seni affetmiyorum!
Evet sana diyorum!
Öfkem sıcak, üzüntüm ağır, hayal kırıklığım derin.
Şu an henüz hazır değilim ve seni affetmiyorum!
Açtığın yara hala kapanmadı. İçim soğumadı. Bende dağıttıkların henüz toparlanmadı. Senden beklemezdim. Bu ihaneti, böyle yalnızlaştırılmayı, yumuşak karnımdan vurulmayı, değersizleştirilmeyi ya da yok sayılmayı ben senden beklemezdim. Kirletilmiş saflığımı, kullanılmış vicdanımı, kırılmış hayalimi tamir etmezsem ben seni affedemem. Benim şimdi seni affetmekten daha önemli önceliklerim var. Öfkeme sahip çıkacağım ki durulacağım. Üzüntümü tamamlayacağım ki büyüyeceğim. Korkumu anlayacağım, utancımla yüzleşeceğim. Ne yaşadıysam, ne yaşattıysan, neyi yaşatmana izin verdiysem, bir önce onları anlayıp sindireceğim. Affedip rahatlayacak halde değilim daha. Temiz bir sayfa açmayacak kadar karalanmış hissediyorum. Hazır olanı affetmek iyileştirir elbet. Hazır olmayanı ise affetmemek iyileştirir. Belki bir gün, yaşadığım acıya deneyim olarak bakabilirsem, kendimi tedavi edip seni de anlayabilirsem, yaşadıklarımdan yeni bir ben oluşturabilirsem, o gün yeniden konuşuruz. O güne kadar SENİ AFFETMİYORUM!
Ben seni hallettim. Konu sen değilsin. Mesele artık yaralanan ben ile iyileşen ben arasında.
Şimdi elim göğsümde, canım dişimde, yolculuğum kendimle...