• Oysa neticeye götüren koşullar için psikolojide nasıl geçmişe ve çocukluğa dönülüyorsa toplum olarak hepimiz kendimizden başlayarak sormak zorunda değil miyiz: "Nasıl yetişiyoruz ve yetiştiriliyoruz? Mevcut hamurdan nasıl bir ekmek çıkmasını bekliyoruz, ne yapabiliriz?"
Gemisini kurtaranın kaptan, işini yürütenin adam, hakkına razı olanın saf görülebildiği bir çevrede büyük bir başarı rekabeti altında yetişen, yetiştirilen nesillerden ne beklemek gerekir?
Göksel Tiryaki'nin Barak Ovası köylerinde yaşanan ya da yaşanmış hikayeleri topladığı bir öykü kitabı . İnsan okurken kendisini Barak Ovası köylerinin doğal havasında buluyor kendini . Birçok hikayede fakirlik , modern hayattan uzak bir şekilde yaşam mücadelesi konu ediliyor . İnsanın yüreğinin burkulmaması elde değil . Öyküler her ne kadar iyi izlenim ve okurken keyif almamı sağlasa da eksik şeyler vardı . Öyküde kahramanlar hep yerel ağızla konuşmakta ve bu hikayelere samimiyet katmaktadır . Öyküler iyi başlayıp güzel giderken finalleri bende çarpıcı bir etki bırakmadı . O ana kadar güzel duygularla okurken birden hayal kırıklığına uğruyorum . Finaller daha sansasyonel ve çarpıcı ya da daha üzücü finallere bitebilirdi .
#KİTAP ŞUURU İNSANLIK ŞUURUDUR
Göksel Tiryaki, Anadolu'nun çetin bir yöresinden çıkıp okuyarak belli bir noktaya gelmiş, eğitim maksadıyla Amerika'ya kadar uzanmış ama özünden asla kopmayarak geldiği toprakları, Barak Obasını, eserlerinde işlemeye başlamış. Okuduğum ilk kitabı olan "Arada Kalmış Yaşamlar"da olduğu gibi bu eserinde de kitaba ismini veren öykü dahil 17 farklı hikaye yer alıyor. Çocukluk ve gençlik hatıralarını, derin gözlemciliği ve Barak ağzına hakimiyetiyle birleştiren yazar, Anadolu'nun yakın geçmişine de ayna tutuyor bir yandan.
Sosyal medya hesabından hâlâ Barak müziği, yemeği, yaşamı kısacası folkloru hakkında "Tirekili" namıyla çalışmalar yürüten Göksel Bey, memleketine hizmete devam ediyor. Keşke benim yaşadığım muhit, Kocaeli, hakkında da tıpkı Gaziantep'i anlatan Göksel Tiryaki, Mitat Enç gibi yazarlar çıkıp anı-öykü tarzı eserler ortaya koysa da biz de nasiplensek.
Havasından suyundan mı yoksa meşhur fıstığından mıdır bilinmez Gaziantep hep cemiyete faydalı isimler çıkartmış. Dündar Taşer, Necdet Sevinç, Mitat Enç ve Saygılı ailesi sadece benim bildiklerim. Göksel Tiryaki de artık bu isimlerin arasına katıldı. Doğup büyüdüğü topraklardaki Barakların yöresel günlük yaşamından evrensel mesajlara ulaştıran birbirinden etkileyici hikayeleriyle ne kadar güçlü bir kalemi olduğunu belli ediyor. Ahlâk-Başarı, eski-yeni, gelenek-modernizm, hatta karışıp-karışmama gibi ikilemler arasında sıkışıp kalan karakterlerin duyguları oldukça gerçekçi bir şekilde anlatılmış eserde. Dili açısından "Uzun Çarşının Uluları" kitabıyla benzerlik gösteriyor. Yüzlerce yıl sürgünle, göçle, acıyla yoğrulan Barakların öyküsüne dalıp gideceksiniz. Bu arada ben en çok "Mırrey" hikâyesini beğendim. Sanırım kendimden en fazla iz bulduğum bölüm oydu.