Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gülnihal Bozkurt

Gülnihal BozkurtTürk Hukuk Tarihi yazarı
Yazar
8.7/10
8 Kişi
44
Okunma
0
Beğeni
1.353
Görüntülenme

Gülnihal Bozkurt Gönderileri

Gülnihal Bozkurt kitaplarını, Gülnihal Bozkurt sözleri ve alıntılarını, Gülnihal Bozkurt yazarlarını, Gülnihal Bozkurt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Padişahların Denetimi
Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı Ali Cemali Efendi, mutlak otoritesine sınır tanımayan hükümdarı zaman zaman adaletli davranmaya zorlayabilmiştir. Örneğin bir gün haksız yere birkaç yüz saray hizmetlisi kulun idamını ferman eden hükümdara; “Gerçi padişahlar bu dünyada sorumsuzdur ama haksızlıkları dolayısıyla ahirette sorumlu olurlar” diyerek uzun tartışmalardan sonra onu kararından döndürebilmiştir.
Sayfa 211 - Turhan Kitabevi, Ankara, 2022Kitabı okudu
Hukuk Tarihinin Önemi:
“Hukuk kadar köklerini tarihte bulan bir başka sosyal bilim yoktur. Bu nedenle ‘tarih bilinci olmayan hukukçu tehlikelidir’ yargısı Batı devlet felsefesinde yaygınlaşmıştır.
Sayfa 5 - Turhan Kitabevi, Ankara, 2022Kitabı okudu
Reklam
ATATÜRK'e göre insanların en büyük ihtiyacı, ülke içinde hür olarak yaşamaları, dışa karşı ise bağımsız olmalarıdır. Onların bu ihtiyacını karşılayacak olanın da "devlet" olduğunu söyler. Bu yüzden de devletin belli bir siyasî nüfuz ve kudrete sahip olması gerektiğini ifade eder. Devlet bu nüfuz ve kudretini de halktan alacaktır.
Gerçek kalkınma, enflasyonsuz, yani ulusal satın alma aracı olan paranın değerinin korunması eşliğinde gerçekleşen kalkınmadır. Çünkü enflasyon, ülkenin yalnız ekonomisini değil, toplumsal, ahlaki ve siyasal yapısını da çürüten bir hastalıktır. Osmanlı devlet düzeninin bozulmasında paradaki değerli maden oranının düşürtülerek daha çok ve daha değersiz paranın dolaşıma sokulması yolunun büyük payı olduğu tarihin belgelediği bir gerçektir. ATATÜRK, "emek harcayanların emeklerinin karşılığını aldıkları bir ekonomik düzenin ulusal birliğin de baş koşulu olduğunun" bilinciyle, enflasyonu en büyük tehlikelerden biri olarak görmüş, yaşadığı sürece Türk ekonomisini bu tehlikeden korumaya en büyük özeni göstermiş, açıktan para basmanın bir ödeme yolu olarak kullanılmasına izin vermemiştir. Millî Mücadele'yi dahi enflasyonsuz yürütmesi, bu konudaki samimiyetini ve hassasiyetini gösteren önemli bir örnek olduğu gibi, Dünya Ekonomik Bunalımı yıllarında, yoğun sanayi yatırımları döneminde de aynı titizliğini sürdürmüştür.
"Yalnız serbest rekabetle bir ülkede ekonomik düzen kurulamaz; kurulabileceğini sananlar, kendilerini bir serap karşısında aldatılmaya koyuverenlerdir.”
"Türkiye'nin uyguladığı devletçilik sistemi, XIX. yüzyıldan beri sosyalizm kuramcılarının ileri sürdükleri düşüncelerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye'ye özgü bir sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Bireylerin özel girişimlerini ve kişisel faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir ulusun ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını karşılamadığını ve birçok işlerin yapılmadığını göz önünde bulundurarak, memleket ekonomisini devletin eline almak, Türkiye vatanında yüzyıllardan bu yana bireysel ve özel girişimle yapılmamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve kısa bir zamanda yapmayı başardı. Bizim izlediğimiz bu yol, görüldüğü gibi liberalizmden de başka bir sistemdir."
Reklam
ATATÜRK'ün altı ilkesinden biri olup, düşünce sisteminin bir parçasını oluşturan devletçilik, devletin ulusun yararına olabilecek her alanda, özellikle de ekonomik alanda etkinlik göstermesi olarak tanımlanabilir. 1931 yılında devletçilik kavramı okul kitaplarında şöyle anlatılmıştır: "Bizim takip ettiğimiz devletçilik ferdî mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icap ettiği işlerde bilhassa iktisadî sahada devleti fiilen alakadar etmektir."
“Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz... Her taraf derin bir yokluk, maddi, manevi bir perişanlık içinde... Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; Maateessüf memleketin hakiki durumu bu işte!..."
30 Ağustos 1930 tarihinde Başbakan İnönü ilk defa "ılımlı devletçilik" deyimini kullanmış ve partisinin konumunu ortaya koymuştur.
Osmanlı Devleti'nin yıkıntıları üzerine yeni bir devlet ve toplum yapısı oluşturmak isteyen ATATÜRK, millî iradeye dayalı bir devlet sisteminin yanı sıra, kendi değerlerine yabancılaşmayıp, çağdaş ve evrensel değerlerden de uzaklaşmadan sürekli gelişen dinamik bir toplum idealiyle de doludur. Hedefine ancak bir inkılapla ulaşabileceğine inanan ATATÜRK, yapacaklarının kabul görüp, yerleşebilmesi için öncelikle ekonomiyi güçlendirmesi gerektiğinin farkındaydı. Ayrıca siyasette olduğu gibi ekonomide de tam bağımsızlığı ilke edinmiş, siyasi bağımsızlığın güçlü bir ekonomiden geçtiğini her zaman belirtmiştir. Bir başka deyişle ATATÜRK, tarihsel olayların belirlenmesinde ekonominin hayati bir öneme sahip olduğunun bilincinde olmuştur. Bu nedenle de Türkiye'nin, kuruluşundan günümüze kadar en önemli hedeflerinden birisi ekonomik gelişmenin sağlanması olmuştur. Bu ideal, öncelikle Millî Mücadele sırasında elde edilen kazanımların devamlılığının sağlanması düşüncesinden kaynaklanmış, ekonomik bağımsızlık ulusal bağımsızlığın temeli olarak görülmüştür.
Reklam
Devletçilik sadece ekonomiyle ilgili olmayıp, siyasi ve toplumsal amaçlara da sahip olmuştur. Buna karşın, ulusal sanayiye sahip olmak ve emperyalizme karşı bir kalkan meydana getirmek devletçilikte temel amaç olmuştur.
Tarih, geçmişi sorgulayarak toplumların geleceğiyle ilgili sağlıklı değerlendirmeler yapmayı kolaylaştıran bir bilim dalıdır. Günümüzde yaşanan olaylara tarihî pencereden bakıldığında, ATATÜRK'ü ve onun gerçekleştirdiği eserin büyüklüğünü zaman geçtikçe daha iyi anlamaktayız. Mustafa Kemal ATATÜRK, bağrından çıktığı Türk milletine güvenerek
Halifelik
Halifelik kurumunu bütün ayrıntıları ile sistemleştiren tek fıkıh bilgini vardır: bugünkü buluşlara göre El -Maverdi adlı bu Şafii bilginden başka İslam kamu hukukunu, özellikle halifeliği inceleyen başka biri çıkmamıştır.
Sayfa 75 - Turhan Kitabevi, Ankara, 2022Kitabı okudu
“İslam Devleti bütün Müslümanları içine alan ve bütün dünyaya egemen olmak isteyen bir otokrasidir. Ulusal olan Musevi otokrasisine karşılık İslam Devleti evrenseldir.”
Sayfa 74 - Turhan Kitabevi, Ankara, 2022Kitabı okudu
İslam Öncesi Dönemde Türklerde Din Özgürlüğü:
“İslam öncesi dönemde Türklerde büyük bir din özgürlüğü vardır. Türkler, Müslümanlıktan önceki son büyük din Hristiyanlık da dahil olmak üzere, tanıdıkları bütün dinlere girmişlerdir. Öyle ki, tarihte Türkler kadar değişik dinlere girmiş bir başka kavim yoktur, denilebilir.”
Sayfa 44 - Turhan Kitabevi, Ankara, 2022Kitabı okudu
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.