Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hakkı Süha Gezgin

Hakkı Süha GezginEdebi Portreler yazarı
Yazar
8.3/10
6 Kişi
34
Okunma
5
Beğeni
1.645
Görüntülenme

Hakkı Süha Gezgin Sözleri ve Alıntıları

Hakkı Süha Gezgin sözleri ve alıntılarını, Hakkı Süha Gezgin kitap alıntılarını, Hakkı Süha Gezgin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadınlarımız, yüzlerine sürüp bulaştırdıkları bu kat kat boyaların kalınlığı nispetinde bizden uzaklaştıklarını hissetmiyorlar mı acaba? .. Hangi erkek sevdiğine kendisinden yakın adeta mümtezic addolunabilecek bir yabancı unsurdan hoşlanabilir?
Zaten dünyada büyük yaradılışlıların hiçbiri, ötekinin berikinin keyfi için yol değiştirmemiştir. Onlar, yıldızlar gibi kendi mahreklerini [yollarını, yörüngelerini] kendileri yaparlar. Hattâ iman ve ahlâk bakımlarından bile... Hakkı s.108
Reklam
Lanson’un dediği gibi “sanatkâr bazen muhitini aşarak yeni bir geleceğin müjdecisi olur.”
Sayfa 120 - Kapı Yayınları - 1 Basım 2013 (Haz. Beşir Ayvazoğlu)
şiirin de çilesi vardır, hem de en ıstıraplı bir hâlde...
Şair bir gönül, sanatkâr bir ruh için ıstırap bir gıdadır. Şiir çiçeği, alevden saksılar içinde açar ve kanla, yaşla sulanır. Alevden saksıya dönmüş bir yürek kolay taşınmaz. Sanatkârlığın da dervişlik gibi bir çilesi vardır.
Sayfa 344 - Kapı Yayınları, 1. Baskı, 2013, İstanbulKitabı okudu
şimdikilerin hangisi bu kavgayı veriyor ki?
Çiçek, toprağın altında geçen korkunç tabiat mücadelesinin eseridir. Amma ona bakanların binde biri bile renkli, yumuşak katmerlerinde bu kavganın kanını göremez. Gerçek şiirler de gönül meydanlarında kazanılmış zaferlerin birer ganimeti sayılabilir. Bazı mısraların, yaradan henüz çıkmış kılıçlar gibi, kanlı ve sıcak oluşu bu yüzdendir.
Sayfa 340 - Kapı Yayınları, 1. Baskı, 2013, İstanbulKitabı okudu
Hangi kalem "bayram" kelimesinin durgun bir gölü andıran çocuk ruhları üzerinde çizdiği ihtisasları tamamıyla zabt ve tasvire kadirdir? .. Dahiler bile küçülmeden bu husustaki aczini itiraf edebilir; bu isim, muhakemeye başlayan kafalarda muayyen hudutlu, dar çerçeveli bir ufuktan başka bir şey bırakmaz. Gönüllerde kalan bir "Ah, o günlerl.."dir.
Reklam
Bilmem herkes benim gibi midir? Ben, kokuların beliğ birer ifade olduklarına kaniim. Mesela, sert bir koku sahibesinin yalçın bir kalbi, hırçın bir mizacı olduğuna hükmet mekten çekinmem. Bilakis arkasında hafif, baygın bütün bir baharın uzaklaşmış hatırasını saklayan bir rüzgar bırakanlara ruhum daha çabuk ısınır. Burada iki türlüsü de vardı.
Giyim hususunda biz erkekler, kadınlardan daha az tenkit edilecek bir haldeyiz. Merasimden bahsettiğim aile muhafazakar, şerefli bir ocaktır. Misafirleri de ona göre idi. Fakat aman ya Rabbi! O ne kadar çok renk idil Hemşireler bile ayrı ayrı giyinmişlerdi. Aynı renkte, aynı biçimde, aynı tuvalette bir çift göremedim. Bilhassa makyaj kemali bulmuştu. Ciltleri üzerinde yabancı başka bir deri taşımaktan kadınlığın o kadar ince ve sehlü'l-inkisar olması lazım gelen ruhları nasıl oluyor da buna tahammül ediyorlar, aklım ermiyor.
Kadın ruhu, çilehanelerde tetebbu edilemeyeceği için bu babda sizin büyük ve derin bir vukufa malik olduğunuza ihtimal vermiyorum; fakat gençlerimizin de bir türlü anlamak istemedikleri şey izdivaçla omuzlarına kabul ettikleri mecburiyetlerin hudutsuz kutsiyetidir. Mektep arkadaşlarımdan on beş yirmi bedbaht kız tanıyorum ki üç ila sekiz ay içinde dul kalmak felaketine uğradılar. Bunlardan birkaçı daha doğmadan alınlarına yetimlik damgaları basılmış birer yavru sahibidirler. Zevce ve evlat muhabbetinin bu kadar muhakkar olduğu bilmem daha başka bir memleket var mıdır? Aile rasaneti, küçük nizalardan yıkılacak, ehemmiyetsiz hadiselerden mahvolacak kadar tezelzül peyda etti ise bu yeni bir hastalıktır, tedavisine çalışılmalıdır. Zira on sene sonra bugün görülen kırk elli yıllık ocaklar da sönecek ve artık eskimiş bir aileye tesadüf muhal hükmüne girecektir."
Düşünmek beyin ikliminde bir sondajdır.Fikir artezyenini fışkırtan burgu ondan yapılır.
Sayfa 251 - Kapı Yayınları - 1 Basım 2013 (Haz. Beşir Ayvazoğlu)
Reklam
Gerçek acıların, büyük ıstırapların dili sade olur.
Sayfa 86 - Kapı Yayınları - 1 Basım 2013 (Haz. Beşir Ayvazoğlu)
Namık Kemal
"Kumral bir yeleyi andıran kabarık, öfkeli saçlar altında büyük ve ağır düşüncelerle katlanmış bir alın. Kalın fakat ahenkli bir boyun, geniş omuzlar, dalga gibi kabarık bir göğüs. O kumral yele ile biten alnın altında sarı şimşekli ela gözler, kıvırcık tunç bir sakal ve bu yalçınlık içinde biraz yadırganan pembemsi çok beyaz bir ten."
Peki hanım anne, fakat hem bol, hem uzun, hem sımsıkı kapalı bir çarşaf, nasıl güzel ve zarif olacak? Çarşaf bizatihi güzel midir? Yoksa vücut, endam ile manası ve bediiliği tamamlanan bir şey midir?" "Bedi mi nedir, bir şey söylersiniz, onu bilmiyorum. Fakat çarşaf bol, kapalı, uzun olduğu halde de güzel bir manzara teşkil edebilir. Elverir ki kadın yosma olmasın ve giydiği şeyin vücudunu ifşa etmesinden memnun görünmesin. Kadına kendi hüsnünü mahrem addetmesi ve kıskanması, açık bir et parçasının davet edeceği iştihaya bedel, tecessüs gibi kuvvetli bir muhabbet ve alaka mukaddimesini temin eder. Bilirsiniz ki iştiha, doyduktan sonra geçen muvakkat bir buhrandır ... O halde kadın örtünmekle kazanıyor. İşte benim fikrim budur."
Hakkı Süha, diyor ki:
Mübalağa, ince bir sanattır. Damakta tuz ne ise, dimağda da mübalağa odur. Biraz fazla, azıcık eksik oldu mu lezzet kaybolur.
Sayfa 77 - Kapı Yayınları, 1. Baskı, 2013, İstanbulKitabı okudu
134 öğeden 91 ile 105 arasındakiler gösteriliyor.