Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Halil Burak Sakal

Halil Burak SakalBaşka Bir Dünya Savaşı yazarı
Yazar
10.0/10
2 Kişi
8
Okunma
1
Beğeni
1.363
Görüntülenme

Halil Burak Sakal Gönderileri

Halil Burak Sakal kitaplarını, Halil Burak Sakal sözleri ve alıntılarını, Halil Burak Sakal yazarlarını, Halil Burak Sakal yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İşte tam da bu sırada, yaşadıkları tüm bu olumsuzluklar ve maruz kaldıkları baskılar, Türkistanlı askerlerin hafızalarında yer almaktadır. Almanlara esir düştükten sonra, Türkistanlı askerlerin büyük çoğunluğu için bilinçaltlarındaki bu olumsuzluklar, kızıl orduda karşılaştıkları kötü ve aşağılayıcı muamele, ellerinde silah ve cephane bile olmadan cepheye gönderilme, cephede sovyet devletinin kendilerini almanların insafına terk etmesi, esir düştüklerinde kaderleriyle baş başa bırakması gibi unsurlarla birleşmiştir.stalinin baskıcı politikalarını savaş sırasında gündeme getirecek olan yoğun alman propagandası ise işte bu unsurları 'Türkistanlıların stalin rejimine muhalefeti' şeklinde somutlaştıracaktır.
TEŞEKKÜR Orijinali İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesinde yüksek lisans tezi olarak kabul edilen bu çalışmanın hem tez, hem de kitap olarak son şeklini almasında büyük emeği geçen hocam Hasan Ali Karasar'a teşekkür ediyorum. Kendisinin Türkistan konusundaki derin bilgi ve tecrübesinden elimden geldiği ölçüde yararlanabilmiş olmayı bir şans olarak görüyorum. Kaynak ve tavsiye konusunda desteğini esirgemeyen hocam Hakan Kırımlı'ya teşekkürü borç bilirim. Kendisiyle geçirme fırsatı bulabildiğim vakit, tarih bilgi ve bakış açımı fazlasıyla geliştirmiştir. Ayrıca, bu kitabın yazımı sırasında sabırla yanlışlarımı düzelten Funda Sazer'e ve her zaman yanımda olan aileme teşekkürlerimi sunuyorum.
Reklam
Kazakistan ve Kırgızistan'ın farklı siyasi alanlar olarak ortaya çıkmasına neden olan "Kara Kırgız" ve "Kaysak Kırgız" tanımlarının yapılması da yine 1919 yılına denk gelmektedir.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan Şubat ve Ekim devrimleri, Rus İmparatorluğu yönetiminde yaşayan halklara kendi topraklarının yönetiminde söz sahibi olma umudu vermişti. Devrimlerin heyecanıyla 1920'lerde halklarının özgürlüğü ve kendi kaderini tayin hakkı için çaba sarf eden Türkistan aydınlarının Stalin iktidarında yirmi yıldan kısa bir süre zarfında tamamen yok edilmesi ile birlikte, Türkistan halklarının umutları kısa zamanda boşa çıkmış oldu. Ancak bu hayal kırıklığı, birçok Türkistanlı için sadece sonun başlangıcıydı.
Daha önce Himmler de 1937 yılında Genel SS'in "doğası gereği, yüksek subay kadrosu hariç, tamamen sivil SS subay okulları (SS Junkerschulen) ve SS Kurukafa Teş taburu, bir harp istihkam taburu, bir muhabere taburu ve bir sıhhiye bir yapılanma” olduğunu söylemişti." Diğer taraftan, ss teşkilâtı adındaki birimler silâhlı olacak ve askerî birlikler şeklinde örgütlenecekti. SS Emir Birliği'ne seferberlik halinde iki kademeli bir görev verilmişti: Bu birlikler hem Kara Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı (Oberkommando des Heeres, kısaca OKH) altında hizmet verecekler, hem de gereği halinde iç güvenliği sağlamak için SS liderliğinin komutası altına verilebileceklerdi. 19 Eylül 1938'de dört Kurukafa taburu ve tüm SS Emir Birliği, Hitler'in emriyle Alman Ordusu komutası altına alındı. Savaşın başlamasıyla üç SS Emir Birliği alayı birleştirilerek bir tümen oluşturulacaktı. Savaşın başlamasının hemen ardından, 1940 yılında, Silâhlı SS’in savaş zamanındaki statüsünün açıklığa kavuşturulması ihtiyacı doğdu. Aylar süren müzakerelerin ardından Alman Silâhlı Kuvvetleri yönetimi, SS'in ortak komuta altında bağımsız yedek birlikler bulundurmasını kabul etti. Tüm bunların sonucunda, 2 Mart 1940 tarihinde Silahlı SS, resmî statü kazanmış oldu.
Almanya'da orduya asker kaydetmek için belirlenen oran, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri için sırasıyla, 66: 9: 25 idi. Silâhlı SS, kendi personelini kaydederken Kara Kuvvetlerine ayrılan kotayı kullanacaktı,ancak sayı bizzat Hitler tarafından belirlenecekti. Bkz: Stein, s. 99. 25 Williamson, s. 58; Stein, ss. 93-94. 26
Reklam
Resmî Nazi ırk ideolojisine göre, Almanya sınırları dışında yaşayan etnik Almanlar Volksdeutsche, Almanya sınırları dâhilinde yaşayan Alman halkı ise Reichsdeutsche olarak adlandırılmaktaydı.
Alman Saflarındaki Yabancılar İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce Silâhlı SS, bünyesine Alman olmayan askerleri dâhil etmeye başlamıştı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Alman ordusu ile Silâhlı SS arasında personel kaydetme hususunda yaşanan gerilimli rekabetti. SS örgütü, genişlemek ve personel sayısını artırmak maksadıyla iki farklı yola
Nazi İdeolojisi ve Yabancı Gönüllüler Nazi ırk ideolojisinin katı kuralları, her isteyenin Alman saflarında savaşmasına müsaade etmiyordu. Yabancıları bünyesinde barındırabilen Silahlı SS bile, yedek kuvvetlerini sadece Kuzeyli halklardan seçebilmekteydi. Söz konusu Slav ve Asyalı Doğu halkları olunca, Alman Ordusunun bu kişilerin kendi
Nazi İdeolojisi ve Yabancı Gönüllüler Nazi ırk ideolojisinin katı kuralları, her isteyenin Alman saflarında savaşmasına müsaade etmiyordu. Yabancıları bünyesinde barındırabilen Silahlı SS bile, yedek kuvvetlerini sadece Kuzeyli halklardan seçebilmekteydi. Söz konusu Slav ve Asyalı Doğu halkları olunca, Alman Ordusunun bu kişilerin kendi saflarına
Reklam
Rusya yanlısı politikaların savunucuları Alman Ordusunda da mevcuttu. Bunlar, Hans von Seeckt (bkz: Dr.h.c. Friedrich von Rabenau, Seeckt: Aus Seinem Leben 1918-1936, Cilt 2 (Leipzig: v. Hase & Koehler Verlag, 1940), ss. 305-320) ve daha sonraki dönemde, Ernst Köstring and Oskar Ritter von Niedermayer gibi kişilerdi. Köstring ve Niedermayer hakkında ayrıntılı bilgi için ilerleyen bölümlere bakınız. Alman Dışişleri Bakanlığındaki Rusya yanlıları arasında ise, Çarlık Rusyasında doğmuş olan bir Baltık Almanı ve Moskova'daki son Alman Büyükelçisi olan Kont Werner von der Schulenburg sayılabilir. Bkz: Dallin,
Almanya'nın Şark Siyaseti BOLŞEVİZM karşıtlığı ve Rusya düşmanlığı, İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemde Alman iç siyasetinde ağırlığını hissettiren unsurların başında gelmiştir. Nazilerin siyasetinde önemli yer tutan bu unsurların kökenlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için, Alman Şark siyasetinin dinamiklerinin kısaca özetlenmesi önemlidir.
"Doğu ülkesi” anlamındaki Ostland, Baltık ülkelerini ifade etmektedir.
Leibbrandt (6 Eylül 1899 - 16 Haziran 1982) bir Nazi Alman bürokrat ve diplomatıydı. Rusya ile ilgili konularda uzman olarak Nazi Partisi Dış Politika Ofisi'nde (APA) ve Reich İşgal Altındaki Doğu Toprakları Bakanlığı'nda (RMfdbO) önde gelen dış politika pozisyonlarında yer aldı . Her iki ajansa da Nazi ideolog Alfred Rosenberg başkanlık
Alman Dışişleri Bakanlığından Werner Otto von Hendig, Şark siyaseti hakkında bu iki kurum arasındaki görüş ayrılığını açıkça itiraf ediyordu. Ona göre, Şark Bakanlığı, işgal edilen Sovyet topraklarını kendi başına ve bir bütün olarak idare etmek niyetindeydi. Bunun nedeni, Şark Bakanlığının yeni işgal edilen ülkelerin halkı arasında, bu ülkeleri yönetme yeteneğine sahip kimsenin bulunmaması yönündeki görüşüydü. Ancak, Dışişleri Bakanlığı bunun tam tersini düşünüyordu. Müstecib Ülküsal'ın konu hakkındaki değerlendirmesine göre, Dışişleri Bakanlığı, işgal edilen ülkelerde Alman idaresi altında, buralardaki halkların karakteristik özelliklerine ve nüfus çoğunluklarına dayalı, geçici ve özerk yönetimler meydana getirmek istiyordu. Savaşın ardından, halkların iradelerine göre kalıcı hükümetler kurulabilirdi.
255 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.