0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
0
Beğeni
127
Görüntülenme

Öne Çıkan Hamdi İşcan Gönderileri

Öne Çıkan Hamdi İşcan kitaplarını, öne çıkan Hamdi İşcan sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Hamdi İşcan yazarlarını, öne çıkan Hamdi İşcan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Buhari ve Ebû Davud, Abdullah İbn Mes'ud'dan (r.a.) (Ö. 32/562) rivayet ediyor: "Size doğruluk yaraşır. Doğruluk insanı iyiliğe, o da. Cennet'e çeker, götürür. İnsan, kendini bir kere doğruluğa verip, o yola yöneldi mi, hep doğru söyler, doğruyu araştırır. Böylece o insan, Allah katında "sıddîk" olarak yazılır. Yalandan sakınınız. Yalan insanı fücura, bataklığa, o da Cehennem'e ulaştırır. Bir insan, kendini bir kere yalana kaptırdı mı, daima yalan söyler, neticede Allah katında "yalancı" olarak yazılır..." İşte kanaatimizce, münafık, söz, fiil ve itikat sahalarında sürekli içinde bulunduğu yalanla o kadar bütünleşmiş, o kadar özdeşleşmiştir ki artık o ikinci bir fıtrat kazanmış ve âdeta mücessem bir yalan kesilmiş gibidir. Allâme Hamdi Yazır, Bakara sûresi 10. âyetinin tefsirinde bu duruma şöyle işarette bulunmaktadır: "Münafıklar devamlı yalan söylerler, eğriyi doğru, doğruyu eğri gösterirler. Yalan söyleye söyleye kalp devamlı yalancı intibalarla kaplanır. Ruhî hayat bir evham âlemi, bir bâtıllık sahası olur kalır. Hak nuru oraya, ara-sıra yanar-döner bir yıldız böceği hâlinde görünen bir fener gibi gelir. Artık o kalp ve onun gözleri, kulakları fayda ve zararı, hayır ve şerri seçemez olur. Kâr der, zarara koşar, iyilik der, şerre koşar, bahçeyi ateş görür kaçar, ateşi Cennet sanır atılır. "
Sayfa 114Kitabı okudu
Münafık ve Kin Duygusu
Münafığın nevrotik dengesizliklerinden birisi de inanan gönüllere karşı gösterdiği haset, kin, nefret duygularında kendini göstermektedir. Kur'ân-ı Kerim'de bu durum, münafığın şeytana benzetilmesi temsiliyle anlatılır: "Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana inkâr et der. İnsan da inkâr edince: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, der.”(Haşir, 59/16)
Reklam
Münafıkların derunundaki şüphe o kadar derin, o kadar köklüdür ki "kalpleri parçalanmadıkça” o şüpheden kurtulmaları mümkün değildir
Onlar sizinle buluştukları zaman 'inandık' derler, aralarında baş başa kaldıkları vakit de (size karşı olan) kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: 'Kininizle geberin!' Şüphesiz ki Allah onların sinelerindeki özü hakkıyla bilicidir. " (Âl-i İmran, 3/119)
Münafıkların benlik ve gurur göstermekle birlikte kendilerinden başka bütün insanları küçük gören hållerini daha net bir şekilde kendi ağızlarından dökülen şu ifadeler ortaya koymaktadır. "Ne zaman onlara: 'Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin.' denilse 'Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?' derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller.
"Onlar: "Resûlüllah'ın etrafındaki fakirlere infak etmeyin, destek olmayın ki dağılsınlar." diyen bedbahtlardır. Halbuki göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah'ındır, lakin münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar. " Ekonomik gücü kullanarak insanların inanç ve düşüncelerini değiştirmeye zorlamak sadist bir ruh hâlinin dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. Merhum Seyyid Kutub, geçmişten bugüne münafıkların bu gayr-î insanî tutumu bir politika olarak benimsediği kanaatindedir. Ona göre bu yöntem "İslâm memleketlerinde Allah'ın davetine ve İslâmî diriliş hareketine karşı savaş açanların da başvurduğu bir yöntemdir. Ablukaya almak, aç bırakmak, iş ve geçimini sağlama yollarını tıkamaya çalışmak gibi yöntemlerle dava adamlarını sindirmeye çalışırlar. "
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.