1975 Tokat doğumlu. Memur aile çocuğu ama fazla il gezmedi.
Selçuk Üniversitesi’ndeki hukuk tahsilinden sonra 2000 yılından itibaren Sivas’ta, ekseriyetle ceza davalarında ve özellikle savunma avukatı olarak görev alıyor.
Amatör bir yazarım, profesyonel olmak istemiyorum.
“Ölümden daha korkutucu olan şey, olsa olsa ölümü meydana getiren olay olabilir. Kalbin durmasıyla olduğun yere yıkılmakla, yanarak ölmek arasında fark vardır.”
Bayıldım. Hikaye tek kelimeyle nefisti.
Yazarımızın tek kitabı. Acemi demiş kendine, tevazu göstermiş bence. Çünkü yazım, betimlemeler, anlatım gerçekten profesyonelce olmuş. Yazarımızın profil fotosuyla kitabın kapak fotosu arasında da bir benzerlik hissetmedim değil...Bakışlar...Fena...Kahramanımızın Allah inancı yok acaba yazar niye böyle seçim yaptı diye düşünmeden geçemedim. Az çok tahminlerim var gibi.
Gelelim konumuza...
Olay güzel ülkemin, kar yağdığı zaman medeniyetle tüm ilişkisinin kesildiği bir köyde geçiyor ama neresi bilmem.
Kahramanımız Muzaffer Öğretmen. Öğretmen dediğimize bakmayın belli ki hedefsiz bir genç. Olsa da olur olmasa da olur diyenlerden. En azından şimdilik.
Köye gelmesiyle esrarengiz ve korkunç cinayetler baş gösteriyor. Zaten köyde erkek çok az, olan da şehre azık almaya gitmiş. Köyün zabıta rolünü Muhtar ile Hafize üstleniyor. Hafize... adına bakmayın bir orduya bedel bir kadın. Kadınlığını unutalı çok olmuş gerçi. İlk cinayet...Nasıl korkunç bir canavar ile karşı kaşıyalar acaba. Bu karda kıyamette insanı yemek bulmakta zorlanırken elbette dağda ki kurdu çakalı da aç belli ki.
Neyse okuyun çözün arkadaşlar. Zaten elinize dokunduğu anda bitirmeden bırakamazsınız.
Keyifli okumalar.
Yaşanmış bir olaydan kurgulanarak ortaya çıkarılmış bir eser.
Kitap, hem sürükleyici hem de sade yalın bir anlatımı var. Olayın geçtiği bölgeye özgü ağızla konuşmalar aktarılmış.
Yeni tayin olan bir öğretmenin görevi için gittiği köyde yaşamış olduğu olaylar anlatılmış. Yaşanan olayların sebebini öğrenince insan şaşırıyor.
Okurken bir kadının mertliğine, bir erkeğin korkaklığına, bir köpeğin dostluğuna şahit oluyorsunuz.
Okumaktan keyif aldığım bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim.
“Yol boyunca aklımdaki tek şey; iyiliğe yönelen bir seçimin bir şekilde bir yerlerden karşılık bulduğu. Yeter ki o seçimi yapabilsin insan.”
Zemheri Kadınlarının hikayesi; katliamlarla, savaşlarla örülü insanlık tarihinin herhangi bir döneminde geçiyor. 1900lerin başı ya da 2000lerin sonu olarak düşünebiliriz. Sefalet, kayıp ve acılarımızın taze olduğu bir dönemde, belki bir savaşın ya da bir katliamın hemen ertesi senesi. Yer, Anadolu’nun iç kesimleri.
Yazarımızın bilmemizi istediği bir şey de bu hikayenin yaşanmış bir olay üzerinden kurgulandığı. Bu noktadan sonra kitapta anlatılan kışın soğuğunu iliklerimde hissettim.
Köyde birer birer kaybolan kadınların hikayesini bir amaç uğruna ölmeyi saçma bulan, yeni atanmış köy öğretmeni Muzaffer’in gözünden okuyoruz. Gitmek ve kalmak ikileminde bocalayan Muzaffer’in ve köy çıkmazının içinde çırpınan insanların ruh halini, ince ince betimlenmiş heyecanlı bir kurgu üzerinden okuyoruz. Sonunu asla tahmin edememiştim. Soluksuz okudum. Tavsiye ederim.