Yazar kitabında ölüm, kabir, kıyamet, haşir, sırat, cehennem ve cennet konularını anlatıyor.
Kitabı okurken aklıma Ebû Süleyman-ı Dârânî geldi. "Gözünüzü yaşa, gönlünüzü tefekküre alıştırınız." tavsiyesini sıklıkla yapan bu büyük sufi, her sabah mutlaka bir kez evinde âdeta bir "kabir" haline getirdiği kapaklı bir küçük çukurun içine iner orada boylu boyunca uzanarak üzerine kapağı kapatır ve tefekkürle dolu dakikalar geçirirmiş. Kendisini izleyen kişi, sessizce ölümü tefekkür ettiğini düşündüğü ed-Dârânî'nin bir süre sonra şu ayetleri hafif sesle okuduğunu işitir: "Nihayet insanlardan birine ölüm geldiği zaman der ki: 'Ya Rabbi. Ne olur beni hayat geri döndürün. Döndürün ki, yapmayıp da terk ettiğim salih amelleri (iyi/doğru/güzel işleri) yapmış olayım.' Hayır! Onun istediği, boş bir talepten başka bir şey değildir!" (Mü'minûn, 99-100)
Yine bir süre daha sessizce kaldıktan sonra bu sefer heyecan dolu ses tonuyla şunları söyler Ebû Süleyman-ı Dârânî:
"Ey Ebû Süleyman! Baksana Allah sana merhamet etti. Talebini kabul buyurdu ve sana tekrar dünyaya dönme imkânı bahşetti. Haydi bakalım, kalk da salih amelleri işlemeye koyul! Haydi, bu fırsatı kaçırma, en güzel şekilde değerlendirmenin gayretini göster." Sonra kapağı açarak dışarıya çıkar ve günlük hayatına devam edermiş.
Peki ya biz.. aklımızdan hiç çıkmaması gereken ölümü ne sıklıkta hatırlıyoruz acaba?
Rabbim bizi bu bilinçle diri tutsun, korkusu kalbimizde daim olsun..
"Farz et ki öldün. Yalvardın yakardın, sana "bir gün" daha verildi. Bugünü öyle bil ve öyle yaşa." İmam Gazali