1981. İstanbul. 13 gün gecikmiş olarak hastanede dünyaya geldi. Annesi, yandaki bebeklere bakarak iç geçirdi. 1984. Boyaları eline alıp ilk yaptığı resim
açık bir kitap oldu. 1987. İlkokula gitmeden alfabenin sekiz on harfini
sökmüştü. Sınıfta ağlayan çocuklar yüzünden şaşkınlık geçirdi. 1989. İlk şiiri
"Sinirim gider onlara, koca pipolu insanlara" evin antrede yayınlandı. Eve gelip
giden misafirlerden tam puan aldı. 1993. Fransızca öğrenimine Saint Pulcherie
Fransız Kız Ortaokulu'nda başladı. 2000. Saint Benoit Fransız Lisesi'nden
mezun olup, Amerika'ya gitme kararı aldı. 2004 yılında fotoğrafçılık yanında
kreatif yazarlık diplomasını aldıktan sonra İstanbul'a döndü. Bir süre Babylon
ve İKSV festivallerinde rehberlik yaptı, ardından Alametifarika'da reklamcılık kariyerine başladı. Sonrasında 2 yıl boyunca sistemsensin'de yazarlık, editörlük, proje yöneticiliği yaptı. 2009'dan beri sitesinde şehir, ilişkiler ve internet üzerine yazılar yazmakta. 2010’dan bu yana da Çok Gezenler Kulübü’nün kurucusu, gezgini!
Görülmemiş Mektuplar adlı kitabında: "bu yüzden yaşadığımızı düşünüyorum: olabileceklerin, bir anda, bir telefonla, bir bakışla değişebileceklerin ihtimallerinden. az sonra yaşanacaklara duyduğumuz merak bizi hayatta tutan. zengin, ünlü, aşık, mükemmel olmak değil. merak. bugün arar mısın, gelir misin ya da? peki yarın? haftaya? buradayım der misin? gitmiyorum. gitmeyeceğim. geldim. o merak işte, beni de hâlâ sende tutan."
Merhabalar,
Veganlık (Claus Leitzmann) kitabını araştırırken karşıma Türkçe yazılmış bu eser çıktı. Çok mutlu oldum. Veganlık konusunda aklınıza gelebilecek tüm sorulara yanıt verilmiş bir kitap. Türcülük nedir? Proteinimi nereden alıyorum? Bitkilerin canı yok mu? Karbon ayak izimiz. Gelecek vegan mıdır? Türkiye'de vegan olmak? Saydığım başlıklar ve daha birçok başlık vardı. Temel olarak kaynak alınabilecek bir eser olmuş. Bu güzel eseri hazırlayan iki harika kadına teşekkür ediyorum. Teşekkür ederim kitabıma
Hazal Yılmaz pek çoğumuza göre hayata bizden biraz eksik başlamış, ama güçlü bir aileye sahip olması nedeniyle iyi bir karakteri barındıran güçlü bir kadın.
Bir seyyah gibi dünyayı dolaşmış ama hiçbiri evi değil. En son konakladığı Londra'da hem neler yaptığını hem de neler düşündüğünü, neden böyle düşündüğünü anlatmaya çalışmış.
Kelimelerini ve cümlelerini sevdim. Edebiyatçı değil tabi ki ama facebook iletisi vari cümleler olur ya, Hazal Yılmaz'ınki epey iyi. Yanımda bulundurmak istediğim cümleleri oldu.
Güzel bir tecrübeydi. Bayılmadım ama yine olsun yine okurum.
Mektuplar, çoğumuzun hayatında koca bir yara izidir. Gizlemek istediğimiz sırlar yatar o satırlarda, ansızın uyanır o cümleler yattıkları ölüm uykusundan. Yara izi bir türlü kapanmaz, kanar durur. Fark edemeyiz bastırmaya çalıştığımız hislerin aslında hayatımızı ele geçirdiğini. Şöyle durup göz ucuyla baksak, usul usul göz yumsak yüreğimizdeki sızıya, dünya ne de güzel olacak aslında...
Okurken bu kitabı, inanın ki bitmesin istedim. Öyle cümleleri vardı ki bazı sayfalarda, yalnızca o cümleyi okuduktan sonra kitabı kapatıp günlerce elime almadığım oldu. Altı çizili yüzlerce cümle daha birikti bu kitapla da. Ezberlemek, aklımın her yerine o cümleleri kazımak istedim. Yeni şarkılar, yeni yerler, yeni bilgiler, yeni duygular öğrendim.
Yazarın düşündüklerini kendi düşündüklerimle birleştirdim, düşündüm iyice saatlerce günlerce. O son satırları bitirdikten sonra öyle bir kayıp vermişim gibi hissettim ki... O sayfalarda göz yaşlarım, gülüşlerim, kaybettiğimi sandığım hislerim kaldı. Teşekkür ederim Hazal Hanım! Bana hissetmeyi hatırlattığınız için...