Her eylemin yeni yeni engellerin birikimini ortaya çıkarttığı göz önüne alınırsa, insan eylemeye ve yapmaya devam ettiği için zincire vurulmuş durumdadır; bu nedenle zafere giden yol mutlak eylemsizliktir.
"William Blake'in dediği gibi, 'kendi hayaletim gece gündüz etrafımda dolanır.' Nereye baksak kendi benliklerimizle karşılaşırız. Nereye adım atsak, benliğimizin tanımadığımız bir parçası bizden önce adım atar. Kaderimiz, çevremiz, düşmanlarımız, dostlarımız: bütün bunlar bizim eserimizdir. Kendi derinliklerimizden filizlenirler, gereklidirler ve kendi kendilerini üretirler. Bu nedenle, aydınlanmış kişinin karşılaştığı her şey, ruhani bir yol göstericidir."
Zimmer, bu eserinde Hind uygarlığı'nda dolayısıyla da Hinduizm'de simgeler, metaforlar, mitler ve efsaneler üzerine anlatı ve bilgi paylaşımı yapmıştır. İçerik itibariyle konuya sıfırdan başlanmamış, zaten belli bir birikimi olan okuyucuya hitap edecek şekilde düzenlenmiş bir yapıdadır.
Eser başlangıçta Hind Mistizminin ana kaynağı olan, aynı zamanda tarihsel değeri olan upanishadlar ve Bhavad Gita'dan kısa metinler ve tarihsellikle alakalı açıklamalar yapsaydı sanki daha faydalı olurdu diye düşünüyorum. Çünkü Hind mitinde dinsel öğeler ile kavmin tarihi içiçe geçmiş durumdadır. Hinduizm'i anlamadan Hind kültürünü anlamak pek de mümkün değildir. Hindliler mitsel motiflerini, ziyadesiyle sanatlarına, şarkılarına ve hatta hayat tarzlarına aktardıklarından Hindu inanışını hayatın her alanında görmek mümkündür. Eser Hinduizmi takip etse de orjinal elyezmalarına yeterince yer vermemiştir. Bu durum da okuyucunun konuya tam hakim olamamasına sebebiyet verebilecektir.
Eserle alakalı okuma yapmayı düşünen okurlarına öncelikle
Hepimiz çocukluk döneminde masalların büyülü dünyasından geçmişizdir. Büyüdükçe 'gerçek hayat' denilen şeyle kuşatılır, çocukluğun evreninden uzaklaşırız. Oysa küçükken dinlediğimiz, belki bizim de şimdi etrafımızdaki çocuklara anlattığımız bütün o masallar, kadim bir gelenekten süzülerek, değişip dönüşerek ulaşmıştır bize kadar; farkında olmasak
Kral ve Hortlak
Heinrich Zimmer
Eskilerin kıssadan hisse dedikleri hikayeler olur. Televizyon ve ileltişim araçlarının olmadığı köy ortamlarında, büyükler küçüklere bu hikayelerden anlatır, hikaye bir yerde biter ve hikaye anlatıcı dinleyenlere,
Ne anladınız söyleyin bakayım derdi.
Çocukluğumuzda köy hayatında bu diyalogları çok duyardık. Anlatılan hikayeden bir ders çıkaramamışsan. Anlatıcı tarafından hafif yollu fırça yerdik.
Bu fırça bizi bir sonraki hikaye anlatımında daha dikkatli dinlemeye iter, anlama ve kavrama yetimizi geliştirirdi.
Alman Araştırmacı Yazar Heinrich Zimmer’in Ortadoğu, Hint ve Avrupa mitolojilerinden derlemiş oldugu öykülerde tamda bu tip,
Ne anladınız söyleyin bakalım dedirten bir kitap.
Her hikayeden bir dolu felsefik sonuçlar çıkarılan, ders çıkaramadığın yerde anlatıcı tarafından hikayeyi, ıncığına cıncığına kadar yorumlayan okuyucuya yol gösteren harika bir kitap. Ancak yinede hala anlaşılamayan yerlerleri ve yeni birşeyler öğrenilmesi için yeniden okunması gerekiyor. Özellikle Hindu Felsefesinin yorumlanması ciddi kafa yordurmakta.
“Ebu Kasımın Çarıkları” hikayesi nefs ve hırs alışkanlıklarımıza çok iyi ışık oluyor.
“Kral ve Hortlak” hikayesi zırh gibi taşıdğımız egolarımıza ayna oluyor.
30 kuş yada Simurg yada Anka Kuşu diye anlatılan “Kuşların Dili” diye İran Masalı, insanın yaşadıklarından ders çıkarıp, kendi küllerinden yeni bir ruh haline bürünmesine güzel bir ders kitabı niteliğindedir.
Yorumları ile Kral ve Hortlak kitabında geçen hikayelerde benzer tadlar alınabilecek bir kitap.
“Günümüz insanı, kendi gözle görülmez psişesinin büyüsü karşısında çaresizdir.”
Kral ve HortlakHeinrich Zimmer · Kabalcı Yayınevi · 201013 okunma