Güvence arayışı anlaşılabilir bir şeydir, çünkü kısa vadede kaygılarla baş etmek için herhangi bir baskı yaratmadan rahatlama sağlar -bu kolay çözümdür fakat kişiyi gittikçe daha çok güvenceye bağımlı ve zorluklarla yüzleşmekte ve onlarla başa çıkmakta daha az muktedir kılar.
"Bir acınız olursa veya ağrı hissederseniz ya da kan basıncınız yükselirse kendinize şunu sorun: Bedenim bana aşırı stresli olduğumu mu söylüyor? Bu semptomlar bize rahat olmamızı hatırlatan paha biçilmez bir 'stres termometresi' olabilir."
"Eğer korkuyorsak ve bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığına inanırsak kaçarız; eğer bir şey yapabileceğimizi düşünürsek, baş etme stratejimiz geri tepebilse de bunu deneriz. Bu yüzden korkularınızı ve kaygılarınızı yönetme konusunda elinizden geleni yaptığınız için kendinizi takdir edin ve baş etme stratejilerinizin aleyhinize değil,lehinize çalışması için onları daha iyi hale getirmeye çalışın."
Bir reçete yazmak çok kolaydır ve hastalar bunun bir sonucu olarak kendilerini çok daha iyi hisseder; fakat ilaçların kimyasal bir çözüm olduğu gerçeğinden kaçılamaz. Bazen kişinin zor bir dönemi atlatması için gerekli olan tek şey budur ama genellikle ilaçlar kesildiği zaman aynı sorunlar tekrar ortaya çıkar.
İlaçların alternatifi, kaygı (anksiyete) ya da mutsuzluğun altta yatan nedenini çözmeye çalışan psikoanalizden danışmanlığa kadar geniş bir yelpazeye yayılmış olan "konuşma terapileridir". Danışmanlık ise, sırf kişinin ruhunu duygularınu anlayan bir dinleyiciye açmasının daima sağaltıcı bir etkisi olduğu için yararlı olabilir.
Psikoanaliz nevrozların kaynağını çocukluğun ilk döneminde yaşanan, uzun zamandır unutulmuş ve bastırılmış travmalarda saptadığını iddia etmektedir,onun için düşüncelerin kendisinden çok, (iddiasına göre) altında yatan gizli anlamlarla daha çok ilgilenir. Ancak buradaki önemli soru psikoanalizin insanları daha iyi veya en azından daha az mutsuz yapıp yapmadığıdır. Pek çok insan kendisine yardım ettiğine kesinlikle inanmaktadır fakat New South Wales Üniversitesi'nden Profesör Gavin Andrews 1994 yılında British Journal of Psychiatry'de (İngiliz Psikiyatri Dergisi) tarafsız olarak değerlendirilmiş bütün çalışmaları incelediği zaman psikoanalizin "sadece konuşmaktan" daha fazla işe yaradığını gösteremedi.