"Ben sadece görülmek, duyulmak istiyorum." dedi.
"Bakıyorlar ama görmüyorlar, dinliyor gibiler ama beni kimse duymuyor aslında. Parça parça dağılıyorum,
parçalanıyorum ben!"
...
İnsan parçalardan ibaret... Her bir parçasının ayrı ayrı duyulmaya, görülmeye ihtiyacı var. Yoksa birleştiremiyor kendini. Parçalanıyor...
"Bindiğim araba hangi renkti hatırlamıyorum ama kibrin bir bilet kadar değeri olduğunu hiç unutmadım. Bir bilet fiyatına satın alınabilecek onurlar olduğunu... Hiç unutmadım."
Biri sana bir şey ikram etse, sonra sen onu verenden daha çok verdiği şeye ilgi duysan, sevsen...
Adı nankörlük olmaz mı? Veren kırılmaz mı? Haktan reva mı?
Derin bir iç çekti. Gözlerini sildi elinin tersiyle.
"Sabrediyorum..." dedi, "Elimden başka bir şey gelmiyor, susup dayanmaya çalışıyorum."
"Sabretmek, başa gelene susup tahammül etmek değildir, kötü bir şey karşısında iyilik yapmaya devam edebilmektir. Bıkmadan iyiliğe sarılmaktır." dediğini duydu dedesinin. Başını kaldırdı, buğulu gözlerini, güneşin kızıllığının vurduğu derin çizgili yüzünde dolaştırdı.
Sustu.