Bin nedametle anladık ki dünyada belki her şeyi bulmak kolay, kendini bulmak zormuş. Kendimizi nerede bulalım? Kendi dışımızda nereye koştuksa gurbette kaldık.
Gerçek âşıklar, aşkın âşıklarıdır. Aşkın kendi kendisini yakan ateşinde sevenle sevilen, isteyenle istenen, varlıkla var eden birleşir. Anlaşılmayan ortadan kalkar, anlatılmayan Bir kalır.
Bugün medeni hayatta, ahlâk ve irfan sahasında açacağınız cihatta fütursuzca dövüşürken, hepiniz isimsiz, külfetsiz, birer fedai olmaya mecbursunuz. İçinizde "ben yaptım, ben kazandım, ben kurtardım" diyecek olan varsa, biliniz ki varlığınızın asıl düşmanı odur.
"Eğer ben var olmak istediğim değilsem, istediğim, sözle değil, arzu ve tasavvurlarla da değil, fakat bütün kalbimle, bütün kuvvetlerimle, hareketlerimle istediğim değilsem, ben var değilim… Var olmak istemek ve sevmektir.”
Görülüyor ki, dinin ilim ve akılla çatışmasına lüzum ve sebep yoktur. Çatışmanın bir sebebi bilgisizlik, diğer sebebi zümre menfaatleridir; bir nevi particilik hırslarıdır.
İslam'ı 20. asırda yükseltecek olanlar, bu mukaddes davanın her şeyden önce insan davası olduğunu bilmelidirler. Allah'ın emaneti hakkında nasıl davranmak lazımsa her insan karşısında öylece davranmanın gerektiğini ancak anlayanlar bu davanın saflarında yer alabileceklerdir.