" Kısmet olursa yaparız. Henüz erken, daha zamanın var. Her şey kısmetle olur. Ben yaptığım ibadeti mükemmel ve seve seve yapmak isterim. Zorla yapılan işten ne hayır gelir. İçimden gelirse yaparım cevapları hazırdır. "
İnsanın değerini yitirdiği, eşyanın değer kazandığı "Ye kürktumn ye" dendiği yerde: insani ve İslami tüm değerler zedelenmiştir: ihlas, sadelik. samimiyet saygı, sevgi, tevazu, fazilet ve hoşgörü... Özünü yitirmek niye?
Hele köyden kente gelen insan; övülme, sevilme. beğenilme arzusu ve uyum gayretiyle, yıllarca bağlı oldukları dini değerleri, başları, örfü adeti bir anda yıkıp gösterişin kurbanı olarak şişinen kurbağa gibi çatlayıveriyor.
Kadının dış giyiminde cazibeyi celb etmek değil, cazibeyi engellemek, vücut hatlarını gizlemek zorunda olmasına karşılık, şimdi giyim ve estetik sapkınlık aracı olarak kullanılıyor. Eşyasını başkalarıyla paylaşmayan, herşeyin kendine ait olmasını isteyip saklayan insanlar, eşlerini saklama, hanımlar vücutlarını gizleme gereği duymuyorlar. Akılalmaz giyim, süs ve kokularla zinanın binbir türüne teşvikçilik yapıp hem kendini, hem başkalarını bile bile suça ve günaha itiyor.
Aynı sudan sulanıp, aynı toprakta biten meyve ve sebzelerin tadı, rengi, biçimi ve kokusu ayrı ayrıdır, bunları kınama yerine, bunlara şükür gerekir. Başlıbaşına bir kainat olan insanın diğer insanlardan farklı olması, farklı düşünmesi fizik farklılıkları kadar tabiidir. Aynı noktaya bakan iki insan, aynı şeylere bakmalarına karşılık farklı şeyler görürler. Farklılaşmaları fakirleşme anlamına gelen bir zidlaşma olarak almak yerine, zenginleşme anlamına gelen bir uzlaşmaya ve koroya dönüştürmek gerekir. Kur'an mucizesinin kıyamete kadar devam etmesi; her asırda ve her alime göre ayrı ayrı tefsir ve tevile müsait oluşuyla da alâkalıdır. Farklı görüş ve düşüncenin gerekliliğini ve saygıdeğerliğini ifade eden bir örnektir bu durum.
Sevginin ve samimiyetin kaybolduğu toplumda dil argolaşır. Sevgiyi ve samimiyeti argo bir dille sağlamaya çalışan toplumda başta dil maddi ve manevi güzelliklerini kaybeder, estetik kalmaz, insanlar argolaşır, binalar argolaşır, sokak argolaşır, çocuklar argolaşır, hayat zevksiz bir bulamaç halini alır da bunları yeniden düzeltmeye artık akıl sır ermez olur. Küfür beddua ve intizar dilin zikri haline gelir, alışkanlık olur, güzellikleri samyeli vurur, "alışan kudurandan beter" olur.
Tatlı dilli olmaya önce yakınımızdan başlamalıyız; anne, baba, kardeş, akraba. Uzaklara tatlı dilli, yakınlara zehir-zemberek olanların yaptığı riyakârlıktan başka birşey değildir. Riya ise "gizli şirk" olarak tanımlanmıştır.
Söz ameldendir; iyisi de kötüsü de dünyevi ve uhrevi cephesiyle hesaba yazılır. Bunun bilincine varmakla, az, öz ve lüzumunca konuşuruz. Dili âzad etmek, sözü salıvermek bunu unutmaktır.