Işıl Alatlı

Işıl AlatlıAsabı Bozuk Bir Adamın Portresi yazarı
Yazar
Çevirmen
7.4/10
5 Kişi
9
Okunma
0
Beğeni
1.294
Görüntülenme

Işıl Alatlı Sözleri ve Alıntıları

Işıl Alatlı sözleri ve alıntılarını, Işıl Alatlı kitap alıntılarını, Işıl Alatlı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
...unutmayın ki, iyimserlik bulaşıcıdır. Kötümserliğin bir faydası yoktur ki. Yaşam bir nehir gibi akıp, geçiyor. Nehirden aşağı yüzünüz gülerek gidin, çok daha iyi edersiniz çünkü, zaten nehirden aşağı gidiyorsunuz, öyle değil mi? Somurtarak, söylenerek gitmeniz hiçbir şeyi değiştirmez.
hep mi aynı olur :')
Doktora yaptığınızı bilmiyordum! Yapmadım, sadece başladım. Aslında, doktora çalışması bana entellektüel tatmin sağlıyordu ve memnundum. Ancak, birkaç kez girdiğim halde, asistanlık imtihanlarının hiçbirinde başarılı olamadım. Çok sonra öğrendim ya da anladım ki, hocalar önceden mimlerlermiş asistanlarını ve imtihan formaliteden başka bir şey değilmiş !
Reklam
Türkiye'deki bankacılık sektörüne hiç ama hiç saygım yoktur. Kredi aldığımız hiçbir banka daha Nuruosmaniye'deki dükkanımızı bile görmeye gelmemiştir , bırakın diğer yatırımlarımızı. Şirket kazanıyor mu, kaybediyor mu bakmazlar. Bizde bankacılar sadece kokteyllerde kendi aralarında dedikodu yaparlar. O dedikodulara hakim olabilir de iyi imaj yaratırsanız, itibarınız yerindedir!
(...) kendimi methederek dedim ki, "Benim şimdiye kadar beceremediğim hiçbir iş olmamıştır! " Cevaben şöyle demişti: "O zaman hedefini küçük tutmuşsundur! " Bu sözü hayatım boyunca unutmamışımdır.
Yönetici ve çalışanların hem birbirleri ile dost olup, hem de birbirlerini denetlemeleri pek mümkün olmuyor. Örneğin, ben NET şirketlerindeki yöneticiler arasında çekişme, tartışma hatta kavga görmezsem, tedirgin olurum! Birbirlerini sürekli methediyor , birbirlerinin açığını ele vermiyorlarsa, ortada muhakkak bir yanlışlık vardır diye düşünürüm! İnsanlar arasında kıskançlık, yanlış değerlendirme gibi duygular olması doğaldır. Buna rağmen, her şey süt liman gidiyor yani, böylesi doğal duygular sürekli bastırılıyorsa, orada muhakkak bir sorun vardır.
Liberallere I. Mektup XIII: IV-VII
"Benim şimdiye kadar beceremediğim hiçbir iş olmamıştır!" Cevaben şöyle demişti: "O zaman hedefini küçük tutmuşsundur!"
"Sen beklediğimiz peygamber misin?” sorusuna, “Hayır” yanıtını verdi.Kitabı okudu
Reklam
İnsan sürekli iyi şeyler yaşamışsa, bunda yapay bir taraf vardır derim. Başarısızlıklar yaşayacaksınız ki, kendinizi sınayın; buna imkanınız olsun...Başarısızlıklar yaşamamış insan, hiç fırtınaya yakalanmamış kaptana benzer. Hiç fırtınaya yakalanmamış kaptan, kaptan değildir. Birkaç fırtına geçirecek ki, kaptan olsun! Hat­ta, gemisi batmış kaptan daha da tecrübelidir. Gemi batarken ne yaptığı, nasıl davrandığı, ne gibi tepkiler verdiği bir kaptan için inanılmaz bir sınav ve tabii, tecrübedir. Dolayısıyla, kendimi çok şanslı addediyorum. Dönüp geri baktığım zaman görüyorum ki, çok değişik yerlerden, çok çeşitli ortamlar­dan geçmişim. Bunlar planlanamazdı, isteyerek yapılamazdı. Kendiliğinden gelişmiş olaylardı ama, netice itibariyle, bana çok şey kattılar. Örneğin, iş hayatımda ihanete de uğradım ama bu bile tecrübedir diye düşünürüm. Suni bir ihanetle tecrübe sahibi olamazsınız. Gerçekten yaşamanız lazım.
Şunu unutmayın ki, daima ihtiyaç olan şeylerin, talebi olan şeylerin değeri yüksektir. Örneğin, Hindistan'daki sermaye trafiği Türkiye'den daha az ve nüfus fazla. Dolayısıyla, bu ülkede emeğin değeri Türkiye'den de düşük. Oysa, İsviçre'de sermaye / para Türkiye'ye göre çok daha fazla ama insan az. Dolayısıyla, insanın, emeğin değeri bu ülkede Türkiye'de olduğundan çok daha yüksek. İsviçre'de bir tamircinin, bir çöpçünün, bir otobüs şoförünün değeri ve dolayısıyla, ücreti çok yüksektir. Demek ki, Türkiye'yi bir İsviçre haline getirebilmek için, gerekli yasal düzenlemeleri yapıp, devlet olarak insanlarınıza güven ver­mek suretiyle, istikrarlı politikalar uygulayarak örneğin, finansman vergilerini sıfırlayarak iş imkanı yaratacaksınız ki, emeğin değeri yükselsin; patron işçisine elpençe divan dursun. Bu taleple olur, başka yolu da yoktur. Tekrar ediyorum, devlet olarak özel girişime, girişimciye inanacaksınız, inançlı hareket edeceksiniz yani, "Ben burasını kapatırsam, bunlar aç kalır" diye düşünmeyeceksiniz. Yok öyle bir şey, kendimizi aldatmayalım. Devlet özelleştirme yapmadığı, KİT' leri zarara rağmen açık tuttuğu sürece, fakirliği teşvik etmektedir.
google'a "para kazanma yolları" yazınca bu da çıkmalı.
Arkadaşlar ara­sında küfürlü konuşmak adettendi! Bir gün ortaya bir fikir attım ve dedim ki, "Bu böyle olmuyor. Küfür başına 25 kuruş ceza kese­lim. Parayı ben toplarım.” Kabul ettiler. Öyle oldu ki, herkes birbirini ispiyonlamaya ya da sırf küfür etsin diye kızdırmaya başladı. Kim küfür etse, kimin küfür ettiği haberi gelse, yatırıp pa­rasını alıyor , kumbaraya atıyorduk. Zamanla hepimiz küfür etmekten vazgeçmiştik ama, hasılat da kesilmişti!
Devletin sınırlı ve fakat asli görevlerinden birisi hukuk ortamının tesisidir ama yargıçlık yapmak değil! Bu ayırımı iyi yapmak lazım. Çağdaş demokratik hukuk devleti tarafsız yargıyı öngörür; devletin yargıçlık yapmasını değil. Bir devlet kuruluşu olarak RTÜK bu yetkiyi haiz olmamalıdır.
Reklam
Türkiye'de işsizlik var çünkü faizler yüksek. Bu faizlerle iş kuramaz yani, istihdam yaratamazsınız. Pekiyi, faizler neden yüksek? İç borçlar yüzünden yüksek. Neden iç borç var? Devletin verimsizliği yüzünden! Bu kadar basit! Ne kadar gös­teri, nümayiş yaparsanız yapın, bir şey elde edemezsiniz çün­kü, yok, deniz bitti!
Maaşım yılda 16.000 lira idi ama, elime geçenin bu olmayacağını, daha sonra öğrendim. İlk maaşımı almaya gittiğimde elime 850, 900 lira civarında bir para verilince, çok saşırdım ve itiraz ederek, elime ayda 1200 küsur lira geçmesi gerektiğini söyledim. Hesabı gösterdiler ve bana vergi kesintisinin ne olduğunu anlattılar. Bunu aklım almamıştı çünkü, ben zaten devlete çalışıyordum yani, devlet memuruydum. Devletin benden, kendi memurun­dan vergi alması da ne demek oluyordu? O gün bugün bu vergi meselesine çok kafa yorarım!
Devletçilikten vazgeçmediğimiz sürece, Türkiye de, Türk halkı da, Türk insanı da refaha kavuşamayacaktır. Hangi iktidar gelirse gel­sin, hangi değerli siyasi ya da bürokratik kadrolar görev alırsa alsın, ülkemiz bu kısır ve görece refah düzeylerinin ötesine geçmeyi başaramayacaktır.Temel bir sorunla, model sorunu ile karşı karşıyayız. Hep söyledigim gibi, gemi yanlış rotada ise, kaptan ne kadar iyi, ne kadar becerikli olursa olsun, hedefe varılmaz.
...doğru politikalar uygulanmadığı için mi ''asabınız bozuk'' Besim Bey? Malum, kamuoyuna partinizi de ''asabı bozukların partisi'' olarak tanıttınız! Aslında, Liberal Parti'yi ''asabı bozukların partisi'' olarak lanse etmek için biz bir çaba göstermedik. Sanırım bir basın toplantısında ben ''Zaten asabımız bozuk olduğu için parti kurduk!'' gibi bir cümle sarfettim ve bu partiye mal edildi. İyi de oldu. Olaylar karşısında sizin asabınız bozulmuyor mu? Türkiye'nin böylesi potansiyeline rağmen, Türk insanının aç, sefil ve mutsuz olması­nı kabul etmek mümkün mü? Bu sizin asabınızı bozmuyor mu? Türkiye'nin tüm bu imkanları olmasa, fakirliğe, mutsuzluğa belki daha kolay katlanabilirsiniz; kader olarak kabul edebilirsiniz ama, durum bu değil ki! Türkiye müthiş imkanları olan bir ülke. Buna rağmen halkımızın fakirlik, mutsuzluk içinde olması, yanlış yönetildiğinin, ülke kaynaklarının heba edildiğinin göstergesidir. İnsanlarımıza boşu, boşuna eziyet çektirilmektedir. lnsanlarımız hem fakirleşmekte, hem de eziyet çekmektedir yani, hem sırtlarına binilmiştir, hem de boğulmaktadırlar! Devlet hem halkın sırtına binmiştir, hem de aynı zamanda halkı boğmaktadır. Halkın sırtına binip de, sadece kendisini taşıtsa, hadi neyse. Ben diyorum ki, hem de boğazını sıkmakta, boğmaktadır! Bunu görüp, damarlarınızda hissettiğiniz zaman, asabınızın bozulmaması mümkün değil. Her attığınız adımda bunu ne kadar çok hissederseniz, bir o kadar çok çileden çıkıyorsunuz.
İstanbul Barosu'nun ''Bu düşükleri (DP'liler) İstanbul Barosu'ndan kimse müdafaa edemez. Edecek olurlarsa, Baro'dan atılırlar!" kararını alabilmiş olması, kanımı dondurmuştur. Oysa, hukuken 10 kişiyi öldüren caninin bile müdafaya hakkı vardır. Bir baronun böylesi bir karar alabilmiş olmasını, Türk hukuk camiasının yüz karası olarak değerlendiririm.
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.