Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Işıl Alatlı

Işıl AlatlıAsabı Bozuk Bir Adamın Portresi yazarı
Yazar
Çevirmen
7.4/10
5 Kişi
9
Okunma
0
Beğeni
1.313
Görüntülenme

En Eski Işıl Alatlı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Işıl Alatlı sözleri ve alıntılarını, en eski Işıl Alatlı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Asabı bozuk adam
İyi de oldu.Olaylar karşısında sizin asabınız bozulmuyor mu?Türkiye'nin böylesi poransiyeline rağmen Türk insanının aç ,sefil ve mutsuz olmasını kabul etmek mümkün mü?Bu sizin asabınızı bozmuyor mu?
Sayfa 156 - DemKitabı okudu
google'a "para kazanma yolları" yazınca bu da çıkmalı.
Arkadaşlar ara­sında küfürlü konuşmak adettendi! Bir gün ortaya bir fikir attım ve dedim ki, "Bu böyle olmuyor. Küfür başına 25 kuruş ceza kese­lim. Parayı ben toplarım.” Kabul ettiler. Öyle oldu ki, herkes birbirini ispiyonlamaya ya da sırf küfür etsin diye kızdırmaya başladı. Kim küfür etse, kimin küfür ettiği haberi gelse, yatırıp pa­rasını alıyor , kumbaraya atıyorduk. Zamanla hepimiz küfür etmekten vazgeçmiştik ama, hasılat da kesilmişti!
Reklam
Maaşım yılda 16.000 lira idi ama, elime geçenin bu olmayacağını, daha sonra öğrendim. İlk maaşımı almaya gittiğimde elime 850, 900 lira civarında bir para verilince, çok saşırdım ve itiraz ederek, elime ayda 1200 küsur lira geçmesi gerektiğini söyledim. Hesabı gösterdiler ve bana vergi kesintisinin ne olduğunu anlattılar. Bunu aklım almamıştı çünkü, ben zaten devlete çalışıyordum yani, devlet memuruydum. Devletin benden, kendi memurun­dan vergi alması da ne demek oluyordu? O gün bugün bu vergi meselesine çok kafa yorarım!
(...) kendimi methederek dedim ki, "Benim şimdiye kadar beceremediğim hiçbir iş olmamıştır! " Cevaben şöyle demişti: "O zaman hedefini küçük tutmuşsundur! " Bu sözü hayatım boyunca unutmamışımdır.
hep mi aynı olur :')
Doktora yaptığınızı bilmiyordum! Yapmadım, sadece başladım. Aslında, doktora çalışması bana entellektüel tatmin sağlıyordu ve memnundum. Ancak, birkaç kez girdiğim halde, asistanlık imtihanlarının hiçbirinde başarılı olamadım. Çok sonra öğrendim ya da anladım ki, hocalar önceden mimlerlermiş asistanlarını ve imtihan formaliteden başka bir şey değilmiş !
Türkiye'deki bankacılık sektörüne hiç ama hiç saygım yoktur. Kredi aldığımız hiçbir banka daha Nuruosmaniye'deki dükkanımızı bile görmeye gelmemiştir , bırakın diğer yatırımlarımızı. Şirket kazanıyor mu, kaybediyor mu bakmazlar. Bizde bankacılar sadece kokteyllerde kendi aralarında dedikodu yaparlar. O dedikodulara hakim olabilir de iyi imaj yaratırsanız, itibarınız yerindedir!
Reklam
Yönetici ve çalışanların hem birbirleri ile dost olup, hem de birbirlerini denetlemeleri pek mümkün olmuyor. Örneğin, ben NET şirketlerindeki yöneticiler arasında çekişme, tartışma hatta kavga görmezsem, tedirgin olurum! Birbirlerini sürekli methediyor , birbirlerinin açığını ele vermiyorlarsa, ortada muhakkak bir yanlışlık vardır diye düşünürüm! İnsanlar arasında kıskançlık, yanlış değerlendirme gibi duygular olması doğaldır. Buna rağmen, her şey süt liman gidiyor yani, böylesi doğal duygular sürekli bastırılıyorsa, orada muhakkak bir sorun vardır.
İstanbul Barosu'nun ''Bu düşükleri (DP'liler) İstanbul Barosu'ndan kimse müdafaa edemez. Edecek olurlarsa, Baro'dan atılırlar!" kararını alabilmiş olması, kanımı dondurmuştur. Oysa, hukuken 10 kişiyi öldüren caninin bile müdafaya hakkı vardır. Bir baronun böylesi bir karar alabilmiş olmasını, Türk hukuk camiasının yüz karası olarak değerlendiririm.
Devletin sınırlı ve fakat asli görevlerinden birisi hukuk ortamının tesisidir ama yargıçlık yapmak değil! Bu ayırımı iyi yapmak lazım. Çağdaş demokratik hukuk devleti tarafsız yargıyı öngörür; devletin yargıçlık yapmasını değil. Bir devlet kuruluşu olarak RTÜK bu yetkiyi haiz olmamalıdır.
Türkiye'de işsizlik var çünkü faizler yüksek. Bu faizlerle iş kuramaz yani, istihdam yaratamazsınız. Pekiyi, faizler neden yüksek? İç borçlar yüzünden yüksek. Neden iç borç var? Devletin verimsizliği yüzünden! Bu kadar basit! Ne kadar gös­teri, nümayiş yaparsanız yapın, bir şey elde edemezsiniz çün­kü, yok, deniz bitti!
Reklam
Şunu unutmayın ki, daima ihtiyaç olan şeylerin, talebi olan şeylerin değeri yüksektir. Örneğin, Hindistan'daki sermaye trafiği Türkiye'den daha az ve nüfus fazla. Dolayısıyla, bu ülkede emeğin değeri Türkiye'den de düşük. Oysa, İsviçre'de sermaye / para Türkiye'ye göre çok daha fazla ama insan az. Dolayısıyla, insanın, emeğin değeri bu ülkede Türkiye'de olduğundan çok daha yüksek. İsviçre'de bir tamircinin, bir çöpçünün, bir otobüs şoförünün değeri ve dolayısıyla, ücreti çok yüksektir. Demek ki, Türkiye'yi bir İsviçre haline getirebilmek için, gerekli yasal düzenlemeleri yapıp, devlet olarak insanlarınıza güven ver­mek suretiyle, istikrarlı politikalar uygulayarak örneğin, finansman vergilerini sıfırlayarak iş imkanı yaratacaksınız ki, emeğin değeri yükselsin; patron işçisine elpençe divan dursun. Bu taleple olur, başka yolu da yoktur. Tekrar ediyorum, devlet olarak özel girişime, girişimciye inanacaksınız, inançlı hareket edeceksiniz yani, "Ben burasını kapatırsam, bunlar aç kalır" diye düşünmeyeceksiniz. Yok öyle bir şey, kendimizi aldatmayalım. Devlet özelleştirme yapmadığı, KİT' leri zarara rağmen açık tuttuğu sürece, fakirliği teşvik etmektedir.
Pekiyi, ya PKK? PKK bir terör örgütüdür; bu örgütün mensupları da yani, teröristler de adi suçludur. Siyasi değil, adi suçlu olarak yargılanmaları gerekir. ''Bölücü örgüt'' diye, Türkiye'yi bölmeye çalışıyor diye DGM'de yargıladığınız zaman, onları onore ediyor, davalarına hizmet ediyorsunuz. Terörist adam öldürmüşse, adam öldürmekten; adam yaralamışsa, yaralamaktan; gaspetmişse, gasptan adi suçlu olarak yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır diye düşünüyorum. Terörü siyasi suç haline sokmak, PKK'yı yüceltmekten başka bir şey değildir.
İnsan sürekli iyi şeyler yaşamışsa, bunda yapay bir taraf vardır derim. Başarısızlıklar yaşayacaksınız ki, kendinizi sınayın; buna imkanınız olsun...Başarısızlıklar yaşamamış insan, hiç fırtınaya yakalanmamış kaptana benzer. Hiç fırtınaya yakalanmamış kaptan, kaptan değildir. Birkaç fırtına geçirecek ki, kaptan olsun! Hat­ta, gemisi batmış kaptan daha da tecrübelidir. Gemi batarken ne yaptığı, nasıl davrandığı, ne gibi tepkiler verdiği bir kaptan için inanılmaz bir sınav ve tabii, tecrübedir. Dolayısıyla, kendimi çok şanslı addediyorum. Dönüp geri baktığım zaman görüyorum ki, çok değişik yerlerden, çok çeşitli ortamlar­dan geçmişim. Bunlar planlanamazdı, isteyerek yapılamazdı. Kendiliğinden gelişmiş olaylardı ama, netice itibariyle, bana çok şey kattılar. Örneğin, iş hayatımda ihanete de uğradım ama bu bile tecrübedir diye düşünürüm. Suni bir ihanetle tecrübe sahibi olamazsınız. Gerçekten yaşamanız lazım.
Liberallere I. Mektup XIII: IV-VII
"Benim şimdiye kadar beceremediğim hiçbir iş olmamıştır!" Cevaben şöyle demişti: "O zaman hedefini küçük tutmuşsundur!"
"Sen beklediğimiz peygamber misin?” sorusuna, “Hayır” yanıtını verdi.Kitabı okudu
Türkiye'ye ilişkin hayalleriniz... Türkiye'ye ilişkin hayallerimin hepsi son derece iyimser ve olumlu. Şunu diyebilirim ki, ben Türkiye için de en az kendi işimde olduğu kadar ihtiraslı ve iddialıyım. lçtenlikle inanıyorum ki, doğru politikaların benimsenmesi ve uygulamaya konması halinde Türkiye beş yıl içinde Avrupa, on yıl içinde dünyanın en gelişmiş, en müreffeh, ülkelerinden birisi olabilir. Bunu damarlarımda hissediyorum! Bu iyimserliğiniz, bu inancınızın temel nedenini sorabilir miyim? Öncelikle, Türkiye'nin insan kalitesi! Müthiş girişimci, çalışkan ve bir o kadar da kalender bir milletiz. Sonra, Türkiye'nin dünya üze­rindeki jeo-stratejik konumunun sunduğu olağanüstü potansiyel. Sonra, genç yani, dinamik ve talepkar nüfus yapımız. Ve sonra, maddi olduğu kadar, kültürel zenginliğimiz. Dünya üzerinde pek az ülkeye nasip olmuş bu potansiyeli doğru politikalarla harekete geçirmemiz halinde, kimse bizi tutamaz!
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.