İvar Lissner

Uygarlık Tarihi yazarı
Yazar
7.4/10
5 Kişi
32
Okunma
0
Beğeni
1.201
Görüntülenme

İvar Lissner Sözleri ve Alıntıları

İvar Lissner sözleri ve alıntılarını, İvar Lissner kitap alıntılarını, İvar Lissner en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir gün Thales'e en zor şeyin ne olduğunu sordukları zaman şu cevabı vermiş: "Kendi kendini tanımak." "Peki en kolayı nedir?" "Öğüt vermek."
Sayfa 346Kitabı okudu
Atina da baş gösteren salgın hastalık
Artık kimse tanrılara ve yasaklara saygı duymuyordu. Nasıl olsa, kaderin ölümlülük darbesi yiyen insanlar daha büyük bir cezaya çarptırılamazdı.
Sayfa 356Kitabı okudu
Reklam
Budha ölümünün yaklaştığı sırada öğrencisi Ananda ile konuşması
Ey ananda! Yaşlıyım ve yılların verdiği sarhoşluğun içindeyim. yolculuğun sonuna yaklaşıyor; çünkü kısa bir süre sonra seksen yaşına basacağım. Günleri tamamlamış bulunuyorum artık. Kayışları dağılmamış çok eski bir arabaya benziyor bedenim, ananda! Sende yalnız kendi kendine danış, ananda! Lambaya sarılır gibi gerçeğe sımsıkı sarıl. Ben öldükten sonra herkes kendi kendinin ışığı olsun. Herkes kendi kendine danışsın. Öyle ki dıştan bir yardıma ihtiyaçları olmasın. Lambaya sarılır gibi gerçeğe sımsıkı sarılanlar, evet onlar, kardeşlerim, en yüksek yere ulaşacaklar.
Sayfa 115Kitabı okudu
Sümerlilerde kral ve prenslerin maiyeti ile birlikte gömülmesi...
"Sümerlilerde kralların ya da prenslerin gömülme törenleri yapılırken törene sarayın ileri gelenleri, askerler, hizmetçiler ve uşaklar katılırdı. Renk renk elbiseler içindeki kadınlar altın taçlar, altın küpeler, lacivert taşları ile süslenmiş taçlar, altından yapılmış yapraklar, kırmızı akikler, gümüş saç iğneleri, taraklar, kolyeler ve
En yüksek noktasına ulaşan bir uygarlık, savaşma erdemlerini unutunca, insanlar kendilerine daha kolay yaşama şartları sağlamaktan başka bir şey düşünemez olurlar. Barış içinde yaşadıklarından, barışın sağladığı nimetlerden daha çok yararlanmak isterler. Ama her seferinde de bir yerlerden gelen yağmacı ya da saldırgan yığınlar üzerlerine çullanır ve önüne çıkan her şeyi yerle bir ederek bu bolluğa son verir. İnsanın yer yüzünde belirmesinden beri böyle ola gelmiştir.
Maden, sanayi, mimarlık, taş işleme sanatı Mısırlılarca geliştirildi. Mısırlılara borçlu olduğumuz şeyler arasında şunları sayabiliriz; Mimarlıkta sütun yapımı, daha sonraları Romalıların da benimsediği biçimde din adamlarıyla sivillerin örgütlenmesi, memur örgütünün kuruluşu, camın icadı; takvimin, su saatinin geometrinin, bezin bulunuşu, posta işlerinin yönetimi ve astronomi ile tıp alanında önemli gelişmeler. Bütün bunlar, insanların büyük bir bölümünün hâlâ ormanlarda ve steplerde dolaşıp durdukları bir çağda olmuştu. (Okuyucu yorumu : Bütün bu yargılara, bu günkü arkeoloji ve tarih bilgisi ile varılıyor. Bilinmeyenler öğrenildikçe çok daha farklı sonuçlara da varılabilir elbette. Örneğin; en eski sütunlara Mısırda rastlanmış olunması, Mısırlıların da bunu bir başka uygarlıktan öğrenmediklerini kesinlikle yalanlamaz. Veya arkeologlar daha sıkı çalışırlarsa belki daha eski cam işçiliği örneklerine veya bu konuda yazılı bilgilere başka uygarlıklarda da ulaşabilirler. Bu çok eski uygarlıkların halklarının bile, çok daha eski efsanelere sahip olmaları, hep daha eskiyi gösteren bir tabela gibi. Sümerlerin kral listelerini dahi net çözebilmiş değiliz henüz. Ve bunları da düşününce bu tabela sanki hep Nuh tufanı öncesini gösteriyor gibi!)
Reklam
17 öğeden 21 ile 17 arasındakiler gösteriliyor.