dışarısı sanki öğle vaktiymiş gibi aydınlıktı, ay ışığı açık kapı ve pencerelerden içeriye doluşuyordu. ortancaların renkleri bile hayat bulmuş gibi masmavilerdi.
ay ışığı, suyun akışını gümüşten bir zırh gibi parlatıyor ve pürüzsüzlüğünü ortaya çıkarıyordu. bize doğru yaklaştıkça da bembeyaz bir iplik gibi dalgalanıyordu.
ağaç dalları arasından selam veren on üçüncü gecenin ayı, ufukta alçalmıştı. gerçekte ne kadar yüksekte olduğunu kestiremesem de elimi uzatsam dokunacakmışım kadar alçaktaydı.