Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jean Chesneau

Jean ChesneauD'Aramon Seyahatnamesi yazarı
Yazar
8.5/10
4 Kişi
26
Okunma
1
Beğeni
323
Görüntülenme

En Beğenilen Jean Chesneau Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Jean Chesneau sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Jean Chesneau kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atlarımızı kaybet­tiğimiz birkaç kez, bunu ordugahın pazarında bağırarak ilan ettikten sonra, bulanlar hayvanları bize az bir para karşılığın­da iade etmişlerdi. Ayrıca, onları bulmuş ve kaldığımız yere getirmişlerdi. Türklerin Hıristiyanlara beslediği bu sadakat, Hıristiyanların kendi aralarında bile görülmeyen, hatırlan­maya layık bir şeydir.
d'aramon osmanlı ordusu ile irana sefere gidiyor.
6 Mayısta yola çıktık ve denizdeki boğaz boyunca yol alarak, Türkçede Maltepe denilen ve hazine dağı manasına gelen bir yerde konakladık. Söylendiğine göre, İstanbul'un eski imparatorları ellerindeki parayı burada saklarlarmış.
Reklam
Adı geçen İstanbul'da Bedesten [Kapalıçarşı] adını verdik­leri bir yer vardır. Burası, birbirine eşit mesafede dört kapısı bulunan yuvarlak büyük bir tapınağa benzer. Etrafında da altın ve gümüş sırmalı, ipek ve kadife kumaş dükkanları vardır. Burada her türden değerli şey satılmakla birlikte, özellikle de fakir Hıristiyan köleler satılır. Genci de yaşlı­sı da vardır, kadınlar kadar erkekler de bulunur. Hatta üç yaşında küçük çocuklar, simsarlar gibi bu işi meslek edin­miş kimseler tarafından ellerinden tutularak getirilir. Bunlar köleyi elinden tutup getirir ve fiyatının ne kadar olduğunu bağırarak onu sürekli bu adı geçen yer civarında dolaştırırlar ve onu en yüksek fiyatı teklif edene satarlar. Eğer bu bir kız yahut kadınsa, yüzünün üzerinde bir örtü bulunur ve onun için pazarlık eden herkes, örtüyü bir tarafından kaldırır ve kadının dişlerine ve ellerine bakarlar, yaşını, bakire olup olmadığını ve buna benzer başka şeyler sorarlar; tıpkı bir at söz konusuymuş gibi.
Köylerde hırsızlık yapmamak ve parasını ödemeksizin hiçbir şey almamak konusunda Büyük Efendi'ye gösterdikleri büyük itaati es geçmek istemem; hatta bu konuya kendiliğinden çok özen gösteriyorlardı. Ayrıca, hem kendi topraklarında hem de düşman topraklar üzerinde bulunan tarlalarda, hayvanlarına yeşil buğdayları yedirmemek ve hatta onları tarlalara sokmamak konusunda da çok dikkatliydiler. Şayet aralarından birisi buralarda bulunursa, ceza olarak onu yere yatırıp kalçasına yahut ayaklarına otuz-kırk kez değnekle vururlardı. Ölümü hak etmeyen basit konularda kullandıkları cezalandırma yöntemi buydu. Ancak işlenen suç doğrultusunda, değnek sayısını arttırırlardı. Öyle ki değnek yiyenler iki-üç ay boyunca kendi başlarına yürüyemeyecek hâle gelirlerdi.
Sayfa 68 - Dergah Yayınları
lan böyle gösteri mi yapılır? sdsgsfs
Birkaç gün sonra buraya bir başkası daha geldi. Adam Mağripli ya da Tatar'dı. Bir tavuk yumurtasını kırmaksızın yutuyor ve on beş dakika-yarım saat sonra da yumurtayı tıpkı yutmuş olduğu gibi bütün halde makatından çıkarıyor­du. Ancak bu gösteri yahut esrarlı şey fazlasıyla yellenerek yapılıyordu. Hayatımda bu bayağı adam kadar gaz çıkaranı, yelleneni, gürüldeyeni görmedim.
Jean Chesneau'nun raporunu tuttuğu Fransız Büyükelçisi D'Aramon'un gözünden Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi ve Erzurum: "Fırat Nehri'nin üzerindeki bir köprüden geçtik. Sonra Çoban Dede Köprüsü, Portaris ve Erzurum'a sekiz mil uzaklıkta olan tabii hamamlara [Ilıca] vardık. Erzurum şehri yakınlarındaki
Reklam
sefere çıkan osmanlı ordusu hakkındadır
Köylerde hırsızlık yapmamak ve parası­nı ödemeksizin hiçbir şey almamak konusunda Büyük Efendi'ye gösterdikleri büyük itaati es geçmek istemem; hatta bu konuya kendiliğinden çok özen gösteriyorlardı. Ayrıca, hem kendi topraklarında hem de düşman topraklar üzerinde bulunan tarlalarda, hayvanlarına yeşil buğdayları yedirmemek ve hatta onları tarlalara sokmamak konusun­ da da çok dikkatliydiler. Şayet aralarından birisi buralarda bulunursa, ceza olarak onu yere yatırıp kalçasına yahut ayaklarına otuz-kırk kez değnekle vururlardı. Ölümü hak etmeyen basit konularda kullandıkları cezalandırma yöntemi buydu. Ancak, işlenen suç doğrultusunda, değnek sayısını arttırırlardı. Öyle ki değnek yiyenler iki-üç ay boyunca kendi başlarına yürüyemeyecek hale gelirlerdi.
irana sefere çıkan osmanlı ordusu askerleri hakkındadır.
Hiçbirinin miğfer yahut zırhı yoktu. Örme zırhtan gömlekleri olan çok azı vardı. O denli bir nizam ve sessizlik içinde yürüyorlardı ki; kalabalıkları göz önüne alındığında bu neredeyse imkansızdı. Burada en kayda değer olan şey, ordugaha geldiklerinde her birinin silahlarını çadırlarında bırakmak ve ordugahtan ayrılırken de bunlar olmadan ayrıl­ mamak zorunda olmalarıydı. Ve bütün seyahat boyunca, mucize eseri, sayıları neredeyse bir milyon kişiyi bulan bu denli çok sayıda adamın birbirlerine kılıç yahut pala çektiği­ni görmedik. Aralarında bir mesele vuku bulduğunda, bunu küfürleşip yumruklaşarak yahut sopayla hallediyorlardı. Bunun hiçbir cezası yoktu. Ancak, kan akıtıp birbirlerini yaralarlarsa, gözünün yaşına bakmadan ölüme mahkum ediliyorlardı.
Son
Şan ve şeref her zaman bütünüyle Tanrı'nındır.
Camlar, pencereler ve bazı başka şeylerin tamamı istisnasız Büyük Efendi'nin ordugâhındakiler tarafından harap edildi. Yapılan bu tepeleme ve ziyanı duyan Büyük Efendi, böyle şeyler yapanları püskürtmek, yıkımı ve karşı konulmayacak olsa yapılabilecek şeyleri engellemek için adamlarını gönderdi. Çok öfkelenmişti ve burada düşmanının yahut tebaasının evini yıkmak için bulunmadığını, amacının düşmanını alt etmek ve eğer karşılaşabilirse onun canını almak olduğunu söyledi.
Sayfa 55 - Dergah Yayınları
Reklam
Ve bütün seyahat boyunca, mucize eseri, sayıları neredeyse bir milyon kişiyi bulan bu denli çok sayıda adamın birbirlerine kılıç yahut pala çektiğini görmedik. Aralarında bir mesele vuku bulduğunda, bunu küfürleşip yumruklaşarak yahut sopayla hallediyorlardı.
lstanbul'da da bir beylerbeyi vardır. Bu, denizaşırı topraklara, adalara ve Büyük Efendi'nin bütün kadırgalarıyla gemilerine komuta eden deniz kuvvetleri başkomutanıdır. Altında bilmem kaç tane komutan ve sipahi vardır. Bunlar, bir sefer yapılacaksa denize açılmak zorundadır ve hiçbir kara seferine gitmezler.
Büyük Efendi'nin gitmekte olduğu Erzurum'a ilerledik ve Merzifon isimli güzel ve büyük bir kasabanın yakınlarında konakla­dık. Burası, çok güzel bir ovanın üzerinde kurulmuş birçok Hıristiyan Ermeni köyünün bulunduğu bir yerdi. Ayrıca çayırlık, verimli ve o ana değin karşılaştığımız en hoş yerdi.
Geceleri soyulmaktan korkmaya lüzum yoktur; zira değneğiyle bu yalnız adam, bir sürü okçusuyla gezen Paris'in gözetleme amirinden çok daha korkutucu ve tedirgin edicidir. Burada şehir o denli düzenli ve sükunet de o denli büyüktür ki, burayı görmeyen biri için bu neredeyse inanılmazdır. Bunlar, İstanbul şehrinde karşılaştığım ve hatırlanmaya en çok layık gördüğüm şeylerdir.
Köylerde hırsızlık yapmamak ve parasını ödemeksizin hiçbir şey almamak konusunda Büyük Efendi'ye gösterdikleri büyük itaati es geçmek istemem; hatta bu konuya kendiliğinden çok özen gösteriyorlardı.
30 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.