1816’da kraliyetçi aristokrat bir ailede dünyaya geldi. Ailevi sorunlar nedeniyle annesiyle beraber İsviçre’ye gitmek zorunda kalan Gobineau, oryantalizme ilk defa o dönemde ilgi duymaya başladı. Fransa’da ve İsviçre’de eğitim hayatını tamamladıktan sonra Fransa’ya geri dönmüş, hayatını gazete ver dergilerde yazarak kazanmaya çalışmıştır. 1849’da Alexis de Tocqueville ile tanışmasının avantajıyla Fransız Dışişlerine katıldı. Tahran, Stockholm ve Frankfurt gibi önemli yerlerde elçi olarak görev yapan Gobineau, 1882’de Torin’de vefat etti. Ününü ırklar üzerine yaptığı çalışmalarıyla kazanmış ve özellikle de Batı Avrupa olmak üzere birçok coğrafyada ırkî teori ve pratikler üzerinde derin tesirler bırakmıştır. Arkasında kurgu ve akademik olmak üzere birçok eser bırakan Fransız düşünürün akademik eserlerinden bazıları şunlardır: Histoire des Perses, (1869), Religions et philosophie dans l’Asie Centrale (1865), La Renaissance (1877), Essai sur l’inégalité des races humaines (1853–55).
Peygamberlerin ölümlü şeylerin istikrarsızlığıına ilişkin sözlerinin, uygarlıklar için halklar yönünden, halklar için devletler yönünden, devletler için bireyler yönünden aynı titizlikle geçerli olması ürperticidir. O nedenle, her insan topluluğunun, kendisini koruyan toplumsal ilişkiler ağı ne kadar ustaca kurulmuş ve örülmüş olursa olsun, o toplumun, o toplumsal ilişkiler ağının doğduğu gün, o toplum yaşamının öğeleri arasına gizlenmiş olan kaçınılmaz bir ölümün tohumunu da ektiğini kabul etmek zorunda kalırız.
Yahudiler savaşçı oldular, çiftçi oldular, tüccar oldular. İdare tarzları son derece karmaşıktı; ataerkil ve demokratik kuralların fevkalade acayip bir dengede tutulduğu monarşi ve teokrasi karışımı bir şeydi (demokrasi meclisler ve peygamberler tarafından temsil edilirdi). Böyle bir idare altında asırlar boyunca görkemli ve müreffeh bir şekilde yaşadılar ve ilmi bir hicret yöntemiyle zorlukların üstesinden gelip, kendi topraklarının dar hudutlarından büyümenin bir yolunu buldular. Burası nasıl bir bölge idi? Günümüz gezginleri İsrailli çiftçilerin yapay verimliliği sürdürmek için ne kadar örgütlü bir çabaya ihtiyaç duyduklarını biliyorlar. Seçilmiş ırk, Filistin'in dağlarını ve ovalarını mesken tuttuğundan beri Yakub'un sürüsünün su içmeye geldiği kuyu kumla dolduruldu, Naboth'un bağı çöl tarafından yutuldu ve Ahab'ın sarayının bulunduğu yeri böğürtlen çalıları kapladı. Dünyanın bu sefil bucağında Yahudiler ne oldular? Üstlendiği her işi başaran özgür, güçlü, zeki bir halk haline geldiler ve yitip gitmeden önce, ellerinde kılıç tutan bağımsız bir ulusun adını, dünyayı tanıyan bilgili tüccarlara dönüştürdüler.
Zahiri hayatı dertsiz ve lüks içinde olan bir halk düşünün. Birtakım vergiler ödüyor ve sıkıntı yaşamıyor. İnsanlar arasında tam anlamıyla adalet hüküm sürüyor.
Pek çok kimseye göre Joseph Arthur de Gobineau, ırkçılığın babası hatta peygamberi. Bin Bir Gece Masalları başta olmak üzere, Türk, Arap ve Fars masallarını okuyarak büyüyen, Oryantalist olmaktan başka bir hayali bulunmayan Gobineau, henüz 19 yaşında iken yazar olabilmek için parasız pulsuz bir şekilde Paris’e taşınmayı bile göze alacak kadar
"Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com'a aittir."
Avrupa, aydınlanmayla birlikte birçok fikir akımının merkezi haline gelir. Özellikle hümanizma fikrinin hız kazanmasıyla birlikte insanı ön plana çıkaran, insanın sosyal sorunlarına derman olmak isteyen fikir adamları düşüncelerini serdederler. Hümanizmanın
Kitabı yeni okumaya başladım fakat maalesef o kadar kötü bir çeviri ki anlatamam. Yani sanki Google translate tarafından çevrilmiş. Şimdi bu kitabın orjinali fransizca. Çevirmen Serkan Acar'in iyi bir fransizcasi varmı bilmiyorum ama yok gibi. Eğer kitap çeviriden çeviri yapıldıysa daha vahim. Yine de okuyacağım ama kablumbaga hızında.