Kimileri binlerce yıl önce yaşadı; kimileriyse halen hayatta. Kimileri başarılarından ötürü dünyanın dört bir yanında tanınırken, kimileri yalnızca kendi ülkesinde saygı görüyor. Kimileriyse hak ettiği takdiri görmeyi bekliyor. Hangi ülkede ve yüzyılda yaşamış olurlarsa olsunlar, tutkulu, amaçlarının peşinde koşan ve her açıdan güçlü kadınlar onlar. Onlardan şüphe duyanlara ve tehlikelere rağmen geleneğe başkaldırdılar, kuralları çiğnediler ve bildikleri yoldan şaşmadılar. Konuştular, şarkı söylediler, yazıp çizdiler, savaştılar.
dünya tarihi engin, şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı hikâyelerle dolu. ne var ki, genellikle duyduğumuz hikâyeler ve öğrendiğimiz dersler, daha çok erkeklerin eylemlerine ve katkılarına odaklanıyor.
"Iréne Curie, on sekinci yaş gününü hediyelerini açarak arkadaşlarıyla dans ederek geçirmedi.Birinci Dünya Savaşı esnasında yaralı askerlere yardım etmekte kullanılacak yeni röntgen makinelerinin nasıl kullanılacağını Belçikalı doktorlara ögretmek üzere muharebe sahasındaydı. Bu taşınabilir aletler "küçük Curieler" olarak anılıyordu.Çünkü mucidi Iréne'nin annesi,dünyaca ünlü bilim insanı ve Nobel Ödülü kazanan ilk kadın olan Marie Curie'ydi."
"Sophia Duleep Singh'in hayatının ilk yılları İngiltere'de 19.yy'da yaşayan bir prensesin hayatından farksızdı.Çayını yudumluyor,köpekleri besliyor,fotoğraf çektirmek için süslü püslü kıyafetler giyiyordu.Konforlu bir hayat sürüyordu ;ta ki Hindistan'a gizli bir gezi yapana kadar.Hayatında ilk kez sarayların ötesindeki yaşama tanık oluyordu.Sophia eşitsizliği kendi gözleriyle gördü.Kıt kanaat geçinen ailelerle,Hindistan'ın bağımsızlığı için çalışan insanlarla tanıştı.Hindistan'ın bağımsızlığı için savaşanlara yardım göndermeye başladı. Süfrajet ( kadınların oy hakkı için mücadele eden) hareketini destekledi. Oy vermediği sürece vergilerini ödemeyi reddetti."