Babamla erkek kardeşinin, ben çocukken, annelerinin cenazesinde, arabayla mezarlığa giderken bütün akrabalarıyla dalga geçip birbirlerini güldürdüklerini hatırlıyorum. Onlar ön koltuktaydı, Kit, annem ve ben arkadaydık, ve orada oturup daha yeni çok sevdikleri annelerini sonsuza kadar kaybetmiş bu iki yetişkin adamın, resmen uluyarak gülmelerini izlemiştik.
O zamanlar on yaşında falandım. “Ne yapıyorsunuz?” diye sormuştum babama. “Nasıl gülebiliyorsunuz?”
“Tatlım,” demişti babam. “Eğer gülmezsek, ağlayacağız.”
Belki de, diye düşünmüştük, kadınların erkekler hakkında konuşması bir tür savunma mekanizmasıydı. Hayatlarındaki asıl problemlerden kaçmanın bir yoluydu.