Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Leyla Coşan

Leyla CoşanTanrım Bizi Türklerden Koru yazarı
Yazar
8.2/10
12 Kişi
39
Okunma
4
Beğeni
2.423
Görüntülenme

Leyla Coşan Gönderileri

Leyla Coşan kitaplarını, Leyla Coşan sözleri ve alıntılarını, Leyla Coşan yazarlarını, Leyla Coşan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Erasmus’un Türk konusunu işleyen yazılarını Luther’in yazılarından ayıran en belirgin özellik, Erasmus’un daha barışçıl bir tarzı tercih etmesidir. Türklere karşı savaşmak yerine öncelikle Hristiyanlığın kendi bünyesindeki eksikliklerini telafi etme isteği duymalıdır, düşüncesini savunur. Erasmus’a göre savaşmamayı gerektiren diğer unsur ise “Müslüman olan Türklerin Musa’yı ve İsa’yı peygamber olarak kabul etmelerinden dolayı ‘yarı Hristiyan’ sayılmalarıdır.
Luther’e göre Türklerin dışında tek bir deccal vardır, o da Papa’dır.
Reklam
osmanlı ordusunun orta avrupada sürekli ilerlemesini gören
Luther’e göre mahşer gününün gelmesine çok az bir zaman kalmıştır: “1600 yılında Türk gelecek ve bütün Almanya’yı harap edecektir”
martin lutherin 1522 yılındaki yazısından.
Türk ne gibi bir kötülük yapıyor ki? Ülkeyi ele geçirip geçiçi bir süre yönetiyor. Aynı şeyi Papa’dan dolayı da çekmek zorundayız. Üstelik Papa ruhumuza ve bedenimize eziyet ediyor, Türk ise bunu yapmıyor. Üstelik Türkler kimseyi din değiştirmeye zorlamıyor... Her iki durumda Papa (Türklerden) daha fenadır, dünyevi değerleri çaldığı gibi ruhları da öldürmektedir, öyle ki Papa hükümdarlığında ruh ve bedene muamele, "Türklere oranla on kez daha kötüdür".
Papa deccalın ruhu ise, Türk onun bedeni, yani etidir. Beden ve ruh nasıl birbirinden ayrılmayan bir bütünü oluşturuyorsa, Luther’e göre gerçek inancın, yani Protestanlığın, en tehlikeli düşmanları da, birbirlerine bu kadar yakındırlar. Papa ve Türkler sadece, deccalın tecellisi, diğer bir ifadeyle ortaya çıkış biçimi değildir, aynı zamanda onun özünü teşkil etmektedirler. Türkler kılıçlarıyla Hristiyanlığa karşı savaşırken, Papa dinsel silahları, yani yanlış öğretileri kullanmaktadır. Biri bedenleri, diğeri ruhları öldürerek, istemeden ve farkına varmadan birbirleriyle iş birliği yapmaktadırlar.
(martin luthere göre.)
Hz. İsa’nın gücüne karşı duran ve onu yok etmeye çalışan, ona göre sadece Türkler değildir. Kesin bir hükme vardığı diğer konu ise Papa kılığındaki deccalın bütün Hristiyanlığı tehdit ettiği yönündedir.
Reklam
Türkler neticede Tanrı tarafından verilebilecek olan tüm tediplerden, açlıktan, vebadan, salgınlardan ve depremlerden, daha ağır bir cezadır. Çünkü Luther’e göre Türklerin eline düşmek sadece esarete düşerek özgürlüğü yitirme anlamına gelmemektedir. Gerçek Hristiyanların böyle bir durumda karşılaşabilecekleri esas tehlike, Türklerin onları inançlarından uzaklaştırmalarıdır. Bu ise onların, yaşarken ve ölürken, tek tesellileri olan ebedî cennetmekânı kaybetmeleri anlamına gelmektedir.
martin luthere göre,
Türklerle baş etmenin tek bir yolu vardır o da tövbe ve dualarla Tanrı’nın öfkesinin önüne geçmek ve değneğini elinden almaktır. Ona göre, Hristiyan dünyasının günahları, Türklerin bu kadar güçlü ve yenilmez olmasının asıl sebebidir. Luther tüm bunlara dayanarak Tanrı’nın kör bir tahrip hırsıyla hareket etmediğinin altını çizmektedir. Ona göre, Tanrı bu şekilde kendini güven içinde sanan ancak günahlara boğulmuş halkını uyandırmak ve hâkimiyetini korkutarak bir kez daha gözler önüne sermek istemektedir. “Öyleyse Türk bizim öğretmenimizdir ve bize Tanrı’dan korkmayı ve dua etmeyi tedip (ıslah) ederek öğretecektir. Aksi takdirde tamamen günahlarımızın içinde çürüyüp gideceğiz, şimdiye kadar olduğu gibi”
martin luthere göre,
Tanrı onu (Türk’ü) dünyaya, değneği ve kamçısı olarak salmıştır.
martin luthere göre,
Türkler, “Tanrı’nın cezası, şeytanın aracı, inanç düşmanı, düzen bozucusu, kısaca deccal olarak gelmiştir”. Bu saydıklarının arasında, Türk tehdidinin yayılmasıyla birlikte, tüm hükümlerinin başında yer alan hüküm ise Türklerin Tanrı’nın öfkesinin sonucu yeryüzüne gönderilmiş bir ceza olduklarıdır. Tanrı, Türkleri korkunç öfkesini göstermek ve onları (Hristiyanları) cezalandırmak için araç olarak kullanmaktadır. Tanrı’nın Almanlara yönelik bu tedibi onun fikrine göre hak edilmiş bir cezadır.
Reklam
martin luther türklerin yaşayışına değiniyor.
Türklerin yaşam biçimi hakkında da yorumlarda bulunan Luther, bu kez olumlu özelliklerine ağırlıklı olarak yer vermektedir. Bunlar arasında özellikle Sultana bağlılığın yanı sıra, yeme içme alışkanlıklarındaki mütevaziliğe, kılık kıyafetlerindeki sadeliğe ve yapılarında ihtişamdan kaçınmalarına şu sözlerle dikkat çekmektedir: “Bizim gibi abartıya kaçarak yiyip (şarap) içmiyorlar, dikkatsiz ve şen giyinmiyorlar, ve bizim kadar ihtişamlı inşa etmiyorlar ve süslemiyorlar, yemin ve küfür etmiyorlar, Kayzerlerine ve Tanrı’larına karşı örnek olacak bir itaatkârlık, disiplin ve onur sergiliyorlar. Ve rejimlerini dış görünüşe göre kontrol altında tutup canlı kılıyorlar, tıpkı bizim Alman topraklarında olmasını istediğimiz gibi”. Genel olarak Luther, Türklerin yaşamlarının neredeyse her alanında sadeliği tercih ettiklerini vurgulayarak Batı toplumundaki abartılı ve gösterişli yaşam biçimine yönelik eleştirilerini dile getirmektedir.
Bir tek kendi dinlerini gerçek din olarak gören Türkler, Luther’e göre kibirli tavırlarıyla Hristiyanlık hakkında kötü söz söylemekle kalmazlar aynı zamanda alay da ederler.
martin luther türklerin ibadet etmeleri konusuna değiniyor.
Türklerin ibadet biçimlerine yönelik ise, ibadetlerin büyük bir ciddiyetle ve saygıyla yerine getirildiğini ifade eder. Böylesine huşu içinde yerine getirilen ibadetler karşısında Luther kendi topraklarında dahi bunun böyle olmadığını vurgulamadan edemez ve kendi toplumunu bunlara kanmaması için uyarma ihtiyacı duyar. Çünkü böylesine ciddi, cesur, disiplinli bir hayat süren Türklerin, insandan çok meleğe benzedikleri sanılabilir.
Türklerin inancını Hristiyanlıkla karşılaştıran Luther’e göre en büyük farklılık Hz. İsa’nın değerlendirilmesinde yatmaktadır. “Çünkü Türkler İsa’da sadece bir peygamber görmektedirler”. Onun Tanrı’nın oğlu olduğunu kabul etmemektedirler. Luther’in Müslümanlığı tamamıyla red etmesinin temel sebebi, Hz. İsa’nın insanlığın kurtarıcısı ve Tanrı’nın oğlu olarak kabul edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da Luther, Hz. Muhammed’i en büyük peygamber olarak görmez. Ona göre Peygamber, İslam dini adı altında yenilik yaratmaz, sadece var olanları derler.
martin luther ve kur'an.
Luther birçok çağdaşının aksine Kur’an’ın yayınlanmasında sakınca görmez, çünkü ona göre düşmanla mücadele etmenin en etkin yolu Kur’an’ın geniş halk kitlelerine tanıtılmasıdır. Hristiyanlık inancının ancak bu şekilde güç kazanacağına inanır ve bu hedef doğrultusunda, Kur’an’ın Alman diline çevrilmesinin zorunlu olacağını düşünür. Bu isteğinden de Lamparter’e göre, Luther’in kendi ifadesiyle “Türk İncili” olarak adlandırdığı Kur’an’ı, teolojik olarak inceleme konusunda ne kadar ciddi olduğu anlaşılır.
346 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.