İlkel insanların kendi bireyselliklerini doğrudan ya da dalaylı bir şekilde ifade edebilecek belirgin sözcükler üretmiş olmaları olanaksız görünmektedir.
Busogalar'da,"Ölüler tanrısının adı Walumbe'dir.Öldükten sonra herkes onun huzuruna çıkmaktadır.Tuhaf bir şekilde Walumbe,aynı zamanda kadınların çocuğu olmasını sağlayan tanrıdır.Bütün yeni gelinler anne olabilmek için gidip onun rızasını almaktadırlar."Bu mitolojik açıdan oldukça açık bir şekilde ölülerin çocuklar aracılığıyla yeniden doğdukları anlamına gelmiyor mu?
Bantu aşiretlerinin inançlarının da diğerlerininkine çok benzediği görülmektedir."Çocuk doğduktan hemen sonra erkekse baba,kızsa anne çocuğa bir isim vermektedir.İsim her zaman babanın kabilesine ait bir atanın ismi olmaktadır.Bu atanın ruhu (ghost),çocuğa göz kulak olmak durumundadır.Çocuk normal bir şekilde gelişip,büyümediği taktirde yakınları kehânet yoluyla bir işlem gerçekleştiren ve ardından kimi zaman da çocuğun isminin değiştirilmesi gerektiğini söyleyen bir büyücü-hekime başvurmaktadırlar.
Hiç kimse daha önceki yaşantısı sırasında dünyada neye benzediğini,ruhlar dünyasındaysa kim olduğu ve ne yaptığını hatırlayamamaktadır.Bellek ve tüm diğer entelektüel işlevler-söz gelişi-"ruhtan" tamamen bağımsız şeylerdir.Ruh kişinin kim olduğunu söylerken ne olduğundan söz etmemektedir...Ba-ilalar için "ruh" anlaşıldığı kadarıyla bireyin kendisi olup,daha çok,bütün gündelik gereksinimlerin kendisi olmadan karşılandığı bir ev sakini ya da kiracıya benzemektedir.Hiçbir şeye karışmamaktadır.Varlığını bir yıldız gibi ayrı,tek başına sürdürmektedir.
Birçok toplumda dünyaya gelen çocuklar daha önce birçok kez yaşamış olan varlıklardır.Ölmek için doğmakta ve aradan belli bir süre geçtikten sonra da doğmak için ölmektedirler.