Normalde eleştiri yaparken üslubuma dikkat eder ve asla çok fevri konuşmam büyük eleştirilerde bulunmam, fakat bu kitabın ilk üç hikayesi o kadar kötüydü ve o kadar ortada kalarak bitti ki kitaba devam edip etmemek konusunda kendimi zorlamam gerekti. Öykü okumayı zaten sevmem evet, ama bu kadar da ortada kalan ve hiçbir şekilde bir sona bağlanmayan öyküleri okumak gerçekten keyfimi çok kaçırdı. Neyse ki dördüncü öykü olan Adela'nın Evi kitabın kapağında bahsedilen içeriğe ve bende uyanan beklentiye fazlasıyla uygundu, o yüzden onun hatrına devam edeyim dedim. Fakat demez olaydım. Gerçekten eleştiri yaparken kötü yorumlar yazmaktan hiç hoşlanmam, ortada bir emek var ve ona saygı duyulması gerek diye düşünürüm fakat bu kitap gerçekten bu düşüncemi kırdı. Gerçekten çok çok kötüydü. Ne okudum, zamanımı boşa harcıyorum, bu nasıl bir kitap bunlar nasıl öyküler dedim okurken sıkça. Sonları olmayan, tam orta noktasında biten ve bana asla anlam ifade etmeyen öyküler. Daha fazla konuşmak, yorum yapmak istemiyorum kitapla ilgili. Büyük ihtimalle ilk ve son kez asla önermiyorum demek zorunda kalıyorum.
Yazardan okuduğum ikinci kitap oldu. İlk olarak Türkçe basımından Yangında Kaybettiklerimiz isimli öykülerden oluşan kitabı okumuştum o da bu kitap gibi birbirinden tekinsiz 12 öyküden oluşuyordu. 13 rakamının uğursuzluğundan kaçmak için mi yazarın özellikle tercih ettiği sayı mı diye merak ettim. İlk kitabı daha çok sevmeme rağmen bu kitabı da çok beğendim. Herkese hitap etmediği kesin. Hassas bünyeler kesinlikle uzak dursun. Ama beni garip ve tekinsiz atmosfer büyüledi. Çok sevdiğim öyküler oldu özellikle saymak istediklerim: Our Lady of the Quarry- beton, derin havuzlarda yüzme isteğimi körükledi:) - The Well ( kuyu ve büyü imgeleriyle ve en sevdiğinizin bile size yapabileceği kötülük korkusuyla- Where Are You, Dear Heart? - fetişizmin nerelere kadar
gidebileciği ve bunun dehşetiyle, inanılmaz gerçekçi yazılmış- Meat - hayranlığın varabileceği en dehşet boyut- kitaptaki en uzun soluklu öykü olan Kids Who Come Back, yazarı romanda da görmek güzel olurdu diye düşündürdü ve beni gerçekten korkutan ve okurken yerimde büzüldüğüm Back When We
Talked to the Dead.
Özetle herkes okumasın ama creepy öyküler seven meraklılarına tavsiye.
My grandma didn’t like the rain, and before the first drops fell, when the sky grew dark, she would go out to the backyard with bottles and burry them halfway, with the whole neck underground; she believed those bottles would keep the rain away.