Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Arif Ölçen

Mehmet Arif ÖlçenVetluga Irmağı yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
1
Beğeni
722
Görüntülenme

Mehmet Arif Ölçen Gönderileri

Mehmet Arif Ölçen kitaplarını, Mehmet Arif Ölçen sözleri ve alıntılarını, Mehmet Arif Ölçen yazarlarını, Mehmet Arif Ölçen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
343 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bence çok iyi kitap kıyıda köşede kalmış çoğu kişinin bu kitaptan haberi yok . Bence çok iyi kitap kıyıda köşede kalmış çoğu kişinin bu kitaptan haberi yok .
Vetluga Irmağı
Vetluga IrmağıMehmet Arif Ölçen · Ümit Yayıncılık · 19945 okunma
Türk gençleri Yemen’de, Arnavutluk’ta savaşarak ölürken, tarlası, bağı, bahçesi ve evi Ermeniler tarafından yok bahasına satın alınıyor, onların çekmeceleri sarı liralarla ve sandıkları tapu senetleriyle doluyor, fırsat buldukça da dişlerini göstermekten geri kalmıyorlardı.
Reklam
Varnavin’de bizi sokakta sadece kızlar ve kadınlar savunuyordu. Rus erlerin karşısında bizim koruyucu meleklerimizdi onlar. Ne garip bir ülke... Bizde kadınları erkekler korur, burada erkekleri kadınlar koruyor.
Bir gün ilginç bir konuşmaya tanık olduk. Tutsak bir Türk binbaşısı, uzakta gördüğü tutsak Türk teğmenini çağırıyordu. Subay, koşarak binbaşının yanına geldi, üç adım kala ayak topuklarını birbirine vurarak selam verdi: “Buyurun komutanım.” Uzaktan seyreden oldukça temiz, düzgün giyimli, kamu görevlisi olduğunu sandığımız iki kişi, kendi aralarında konuşmaya başladılar:“ Görüyor musun tutsak Türk subayının, binbaşının karşısına gelişini” diyordu biri ötekisine. “Üç yıldır bu kentteler. Hâlâ askeri terbiyelerini unutmadılar. Bu disiplinle elbette savaşı kazanırlar. Rus ordusunun asker sayısı milyonları bulmuş ne çıkar. Disiplinleri olmadıktan sonra. “ Gurur ve sevinçten gözlerimizde yaş birikmişti. Yanımdaki, “Bu iki Rusun bize ilgiyle baktıklarını görüyor musun” diye kolumu dürttü. Baktım, biri ötekinin sırtına vurmuş, yürümeye başlamıştı. Sanki o görünümü seyretmeye tahammülleri kalmamış gibi. Hırslı hırslı konuşarak uzaklaşıyorlardı.
Varnavin kasabasında küçük bir sinema vardı. Bazı geceler oraya gidiyorduk. 15 Nisan 1918, tutsak Türk subayları ve erleri için önemli bir gün oldu. Bir gurup o günün gecesinde sinemadaydık. Salonda perdenin açılmasını bekliyorduk. Film başlar başlamaz içeri gireceğiz. Salonda şık giyimli Rus aileleri vardı. Birkaç arkadaş ayakta konuşuyorduk.
Bolşevik Hükümeti, yönetimi ele alalı iki ay olduğu halde, odamıza kadar gelen erler, bize komünizmin erdeminden söz ediyor ve yakında bütün dünya işçilerinin ayaklanacağını, Lenin sayesinde kapitalistlerin yok edileceğini ve işçilerin rahata kavuşacaklarını söylüyorlardı. Karısına göndereceği mektubu bile bizim Rusça bilen subaylarımıza yazdıran bu okumasız yazmasız erlerin iki üç ay gibi kısa bir sürede Bolşevik rejimini kavramaları ve onun savunucusu olmalarını anlamakta güçlük çekiyorduk. Üç yıllık savaşta milyonlarca insanını yitirmiş, yoksul ve perişan duruma düşmüş bu ülkenin koşulları onlara, ilkelerini yaymanın en uygun ortamını hazırlamıştı. Savaştan yenik ve yoksul, aç ve bitkin çıkmış Rusya’nın geçirmesi doğal olan toplumsal bunalımını fırsat bilerek, yoğun bir kampanyaya girişmiş, ülkenin her yöresinde kongreler, bildiriler, söylevler ve gazete yayınlarıyla kendi ilkelerini pekiştirmeye başlamışlardı. Bu cahil Rus erleri bile, şimdi o ilkelerin en azılı savunucularıydı.
Reklam
Varnavin kasabasına Varşovalı diş hekimi çok güzel bir kadın gelmişti. Tutsak subayların çoğu o gelir gelmez dişlerini tedavi ettirme izni aldılar. Onların arasında ben de vardım. Ama asıl amaç bu ince uzun zarif diş hekimi kadını seyretmek, parmaklarının ağzımıza, dudaklarımıza dokunduğunu duymaktı.
“Siz Türkler Rusların mezarını Çanakkale’de kazdınız.”
Nisan ortalarında Rusların yortusu vardı. Birkaç Rus eri, köyde bir dükkânı soymuş ve bir Ermeni kızını kaçırarak, köy dışında tecavüz etmişlerdi. Kızın anası, ertesi gün Rus komutanına başvurup yakınmış, komutan kızmış kadına, “elinden temelli almadılar ya” demiş. Sonra da “ bir gece eğlenmişler bunda ne kötülük var” diye kadını azarlamış. “Yakınmak yerine teşekkür etmelisin. Erlerimiz, kocasının yokluğunu kızına belli etmemişler” Bunları bize, alış veriş için gittiğimiz bakkal sahibi yaşlı kadın anlatmıştı. Kızın anasıymış. “Oğul” diye dertlendi, “Siz Türkler kadınlarımıza kötü gözle bakmazdınız” dedi. “Ama bunlar, erkeklerimizi alıp savaşa gönderiyor, geride kalan kadınlarımıza, kızlarımıza saldırı- yorlar.”“Doğru söylüyorsun madam dedim. Yıllardır birlikte yaşadığımız Anadolu Ermenileri de bu gerçeği bilselerdi. Şimdiye kadar yaptığımız savaşlarda bir Ermeninin burnu kanadı mı? Yemen çöllerinde ya da Balkanlarda yaşamını yitiren Türklerin geride kalan evini, bahçesini yok bahasına Ermeni yurttaşlarımız satın alıp zengin olmadılar mı? Bununla da yetinmediler. Yıllarca birlikte yaşadıkları bu ulusun düşmanlarıyla savaşta birleşerek, ordumuzu arkadan vurmaya çalışmadılar mı?” “Ne diyeyim oğul. Allahtan bulsunlar. Sebep olanlar, sebepsiz kalsın.”
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.