Mehmet Arif Ölçen

Vetluga Irmağı yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
1
Beğeni
757
Görüntülenme

Mehmet Arif Ölçen Gönderileri

Mehmet Arif Ölçen kitaplarını, Mehmet Arif Ölçen sözleri ve alıntılarını, Mehmet Arif Ölçen yazarlarını, Mehmet Arif Ölçen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kar yağmıyordu. Fırtına da eski gücünü yitirmişti. Yarım saat gitmiştik ki, süngülü iki Rus eri durdular. Bir kayanın dibinde, sırtında yamçısı, uzun boylu bir adam duruyordu. Erlerden biri kayanın dibinde duran adama doğru yüksek sesle bir şeyler söyledi. Adam bana doğru gelmeye başladı. Süngülü erlerden biri geleni göstererek “Bulkovinik komandi” dedi. Komutandı gelen demek. Alay komutanı. Askerce selam verdim. “Sadıs” dedi. Rahat. Bir çevirmen çağırdı. Elini ceketimin kollarından içeri soktu. Parmaklarıyla çamaşırlarımı yokladı Çevirmen komutanın dediklerini aktardı: “Bu ceket ve kaputla üşümüyor musun?” “Üşümüyorum, alışkınım.” “Aşınız nedir, ne yer ne içersiniz?” “Aşımız seyyar mutfaklarda yapılır, akşam sabah sıcak yemek yer ve çay içeriz” dedim. Oysa mutfağımız yoktu. Sıcak çay da içmezdik. Erzurum’un köylerinden gönderilen donmuş, katı bazlamaları, koynumuzda ısıtır yeriz diyemezdim elbet. Bu gerçekleri Rus komutanına nasıl söyleyebilirdim. Daha da bu sabah, beş saat önce, kar üstünde ayaklarımın donduğunu, dişlerimin bir birine çarparak konuşmama engel olduğunu, tutsak düştüğüm zaman ilk kez sıcak çay içtiğimi nasıl açıklayabilirdim. Uzun boylu, esmer alay komutanına baktım. O da bana bakıyordu. Sevecen bir hali vardı.
Çevirmen aracılığıyla tatlı bir söyleşiye dalmıştık ki, kapı birden açıldı ve içeriye uzun boylu, zayıf, tabla gibi şapkası olan bir Rus subayı girdi, hepimize Türkçe olarak “Merhaba efendiler nasılsınız?” diye sordu. Dilimizi nerede, nasıl öğrenmişti? “Teşekkür ederiz, buyurun.” Odadaki iskemlelerden birine oturdu. “Türkçeyi güzel konuşuyorsunuz, Türk müsünüz?” diye sordum. Sormamla birlikte irkildim. “Tanrı göstermesin ki Türk olayım. Ben İstanbul’da elçilikte çalıştım. Ünlü şair Tevfik Fikret’ten Türkçe ders aldım. Şimdi 14.Türkistan kolordusunda istihbarat subayıyım. Adım Yüzbaşı Bedrensky. Çar ailesindenim.İşte, soyluluk nişanım” Sol cebinin üzerine iliştirilmiş Çarlık armasını gösteriyordu. Düzgün Türkçeyle konuşmasını sürdürdü: “Biz iki yıl için savaşa hazırlandık. Siz savaşı kaç ay sürdürebilir siniz?” “Yurdumuzdan düşman çıkıncaya kadar” dedik dördümüz birden
Reklam
Bir subay ve otuz yedi erden oluşan tutsak Rus kafilesine rastlamıştık burada. Sırtların da sağlam kalın kaputlar, kulaklarını ve suratlarını koruyan astragan kül renkli kalpakları vardı, hepsi de çizme giymişlerdi. Onlarla bizler arasında ne acı bir çelişki.. Hiçbirinin ayağın da, biz de ki gibi, çarık ya da ayakkabı yoktu. Kimbilir, Rusya’nın hangi uzak yöresinden, Sibirya’nın hangi buzlu çöllerinden gelmişler di bizimle savaşmak için? Hepsi de genç ve gürbüzdü. Rus teğmen bizi selamladı. Erler yanımızdan geçerken “ızdırasti” ve “selamün aleyküm” di ye yarı Rusça, yarı Osmanlica selam veri yorlardı.
13 öğeden 11 ile 13 arasındakiler gösteriliyor.