Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Dürdali Karasan

Mehmet Dürdali KarasanPaşam Nereye Kadar Çekileceğiz? yazarı
Yazar
9.0/10
21 Kişi
47
Okunma
1
Beğeni
686
Görüntülenme

Mehmet Dürdali Karasan Gönderileri

Mehmet Dürdali Karasan kitaplarını, Mehmet Dürdali Karasan sözleri ve alıntılarını, Mehmet Dürdali Karasan yazarlarını, Mehmet Dürdali Karasan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
336 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kitap, Mehmet Durdali isimli bir Antalya'lı gencin askere alınmasından sonra 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşı'ndaki yaşadıklarını anlatan bir hatırat. Muallim okuluna kayıt yaptırabilmek için yaşını büyüten Mehmet çıkan bir kanunla resmiyette 17 ama aslında 14 yaşında askere alınır. Çeşitli cephelerde savaşır, yaralanır ve en son Suriye Cephesinde Araplara ve ardında da İngilizlere esir düşer. Esaretten yapılan esir değişimleriyle kurtulan Mehmet, memleketine döner ve Kurtuluş Savaşı'nda da aktif rol alır. Tarihe ilgisi olan arkadaşların hiç sıkılmadan okuyacağı güzel bir kaynak. Kesinlikle tavsiye ederim. Herkese faydalı okumalar...
Paşam Nereye Kadar Çekileceğiz?
Paşam Nereye Kadar Çekileceğiz?Mehmet Dürdali Karasan · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202047 okunma
Ticarette atiyi (geleceği) görmek basirettir. Ümitsiz hiçbir işe girilmez.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
Günlerden beri devam eden muharebe ve yolculuktan kıyafetlerimiz perişanlaşmış, saç ve sakal birbirine karışmış, üzerimizde yürüyüş kollarının kaldırdığı tozlardan biriken kirli halimizle dahi İzmirliler bizi süslü bir gelin gibi kucaklıyorlar ve bize ne suretle mukabele edeceklerini bilmiyorlardı. Lokanta para almıyor, terzi, otel, berber velhasıl ne istesek nereye gitsek bütün arzularımız para almadan coşkunca karşılanıyordu. Şehirde bulunan Ermeni ve Rumlar ile yabancılar şaşkın bir halde, ne yapacaklarını şaşırmış, bir anacık babacık günüydü. Herkes şapkalarını atarak fes giymiş. Fakat kalıplatmaya ve püskül takmaya vakit ve imkân bulamadıklarından feslerin püskül takılan ibikleri başlarında sipsivri görülüyordu ve bazıları da fesin ne suretle giyileceğini bilmediğinden fesi ters giymişti.
Sayfa 206 - İzmir'in kurtuluşundan sonraki manzaraKitabı okudu
Gönlüme bir üzüntü, yine bir hüzün çökmüştü? Bu gidiş nereye doğru gidiyordu?
Sayfa 120Kitabı okudu
Nuri Said Paşa (1888 Bağdat-1958 Bağdat): Bağdat'ta askeri idadiyi bitirdikten sonra İstanbul'da Harbiye Mektebi'nde okudu. 1909'da Osmanlı ordusuna subay olarak katılıp yüzbaşı rütbesine kadar yükseldi. I. Dünya Savaşı sırasında İngilizlere esir düşmesinin hemen ardından 1916'da Osmanlılara karşı ayaklanan ve cihat ilan eden Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali'nin İngiliz Generali Allenby komutasındaki kuvvetlerine katıldı. Şerif Hüseyin'in oğlu 1. Faysal'ın 1921'de Irak kralı olması üzerine önce genelkurmay başkanı, sonra da sırasıyla savunma bakanı, temsilciler meclisi üyesi ve senato üyesi oldu. 1930-1958 yılları arasında çeşitli aralıklarla sekiz kez başbakan olarak atandı. Ürdün'le birleşme girişimleri sırasında 14 Temmuz 1958'de bir grup subay tarafından yapılan darbe sonrasında Irak'ın genç kralı H. Faysal Türkiye'deki Bağdat Paktı toplantısına gitmek üzereyken öldürüldü. Nuri Said Paşa, ihtilalcilerin elinden kurtulduysa da bir gün sonra kadın kılığında kaçmaya çalışırken yakalandı ve aynı gün öldürüldü. Cesedi halk tarafından gömüldüğü yerden çıkarılarak sokaklarda sürüklendikten sonra bir direğe asılarak yakıldı.
Sayfa 101 - ihanetin bedeliKitabı okudu
Bölük kumandanını çok heyecanlı görüyordum. Kendisine bir şey sormaya vakit kalmadan bir anda dört tarafımızdan 10 bine yakın Bedevinin üzerimize hücum ettiğini gördük. Bizi tam bir pusuya düşürmüşlerdi. Bizi belki çölde 20 kilometre uzaktan görmüşler ve hiç gözükmeden köye girinceye kadar tam bir tertibat almışlardı. Bir anda bizim için yapılacak hiçbir şey kalmamış, artık Arapların eline düşmüştük. Bir anda soyma harekâtı başladı. Hücum edenler 10 bin kişiden fazla idi. Biz ise 400 kadar olduğumuza göre ilk ganimeti tabii ilk soyan Bedevi alacaktı. Bir asker üzerine on kişi birden çullanıyordu ve askerden aldıklarını da taksim edemiyorlardı. Bu meyanda çabuk soyunamayanları cenbiye (bir nevi bıçak) ile yaralıyorlar veyahut da öldürüyorlardı ve mütemadiyen bu binlerce insan (“işlah irbi”) diye bağırıyorlardı. Sonradan anladık ki bunun manası “hemen soyunun” demekmiş. Bu 400 insan, hepsi de ortada bulunabilmek ve soyunmak için vakit kazanabilmek emeliyle yekdiğerini sıkıştırıyor ve koca ovanın ortasında bir kalıba girmiş gibi sıkışıyorduk. Bu vaziyet karşısında üzerimde ne varsa soyunarak attım. Sıkışıklıktan eğilerek çizmelerimi çıkaramıyordum. Aklıma derhal çakı bıçağım geldi. Bir kolayını bularak çizmelerin de koncunu kesmek suretiyle çıkararak, bu suretle don ve pantolonu da çıkarmaya muvaffak oldum. Artık üzerimde alınacak bir şey kalmamıştı. Bu vakada çabuk soyunamayan 50'den fazla insan ölmüştü.
Sayfa 99 - Suriye Cephesinde geri çekilen askerlerimize bölge Arapları tarafından yapılan muameleKitabı okudu
Reklam
Tam İngilizlere göre bir iş
Bu son günlerde düşman tayyareleri üzerimizde fazlaca dolaşıyor ve bu sefer de bize makineli tüfenk yerine muhtelif resimler atıyorlardı ve resimler bizden aldıkları esirlerin fotoğrafları olup eğlenceli hallerde çekilmiş fotoğraflardı. Bazen de beyannameler atarak teslim olduğumuz takdirde çok rahat edeceğimizi ve bu harbin başka suretle bitmeyeceğini yazıyorlardı.
Elbette bunun da bir sonu gelecektir.
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Memleketin maruz kaldığı bu felaket tabii bizi üzüyor, fakat elimizden bir şey gelmiyordu.
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
40 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.