Bütün bunların bana öğrettiği en sarsılmaz bilgi, yalnızlığının farkına varan birinin asla yalnız kalmayacağıydı. Biri çıkıp gelmezse tabii! Yalnızlık kıskanç bir yoldaştır.
Bilgelik, senin zannettiğin gibi, her şeyin bilgisine ulaşmak deği, her şeyi unutabilmekle mümkündür. Kendi bilgeliğiimle alay etmeyi öğrendim ve hayatı ciddiye almamayı başardım sonunda. Uzun bir hayat yaşamak, yaşamamak demektir.
Efsaneler dilden dile dolaşır, yazılı olanları bile zamanla farklı bakış açıları ile değişime uğrar. Kitabın girizgâh kısmında da belirtildiği gibi: "Efsaneler böyledir ne de olsa; bir bakmışsınız birinin söylediğini bir başkası yalanlamış..."
Kitapta; ondört usta yazarın kaleminden; asırlar önce Kam Ana Kambur tarafından ismi konulmuş,
Bir rivayete göre MS 580'lerde Göktürk Devletinde bir gözü yeşil bir gözü toprak renginde olan, sırtında kocaman ağaç suretinde doğum lekesi olan ölümsüz biri doğar ve Kam Ana Kambur ona Nefes adını verir.
O, zamanın içinde bir görünüp bir kayboldu, medeniyetlerin kuruluşuna ve yıkılışına tanık oldu, tarihe karıştı, tabiat yasalarına aykırı
"İnsan uzun zamandır bilmediği şeyleri hiç bilmemesi gerektiğine dair bir yanılsamaya düşer. Bilmek korkutur. Senin bilmediğini bir başkasından duymak ise rahatsız edicidir."
( Erguvan Hayaleti - Ayfer KAFKAS)
“Nefes” adıyla anılan ölümsüz bir varlığın (şahsiyetin ) rivayetleriyle selamlıyorum sizi.
Asırlar boyunca kimi yazılı kimi sözlü kaynaklarla bahsedilen günümüze de değişe dönüşe ulaşan birbirinden esrarengiz hikayelerle.
Kimdir bu Nefes? Gerçekten aramızda yaşamakta mıdır? Yoksa pireyi deve yapan zamanın mübalağası ile efsaneştirilmiş midir?