Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Salih Ekinci

Muhammed Salih EkinciMedrese Eğitiminde Yenilik yazarı
Yazar
8.7/10
5 Kişi
43
Okunma
11
Beğeni
1.454
Görüntülenme

Muhammed Salih Ekinci Gönderileri

Muhammed Salih Ekinci kitaplarını, Muhammed Salih Ekinci sözleri ve alıntılarını, Muhammed Salih Ekinci yazarlarını, Muhammed Salih Ekinci yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İşte müslümanları paramparça eden ve onları düşmanları eliyle her türlü zillete düçâr kılan ve yaşamakta olduklan zillet ve bayağılığa maruz bırakan ve sonuçta müslümanı uysal koyundan daha hakîr kılan amansız hastalık budur. Hadis-i şerifte belirtildiği gibi bu hastalık, dünya sevgisi ve ölüm korkusudur.
Aslında Batı, İslam dünyasının geri kalan kısmını da istila edebilecek güçteydi. Ancak amaçladığı hedefler açısından geri kalan kısmı bilfil işgal etmek yerine, Özene-bözene eğittiği bazı yerli işbirlikęilere teslim etmeyi daha uygun gördü. Bunlar, köken itibariyle müslümanlardan olup onların diliyle konuşan kimselerdi. Ancak batıdan daha batılı, sömürgecilerden daha sömürgeci piyonlardı. Bunlar, batının bilfil işgal ettiği topraklarda hedeflerini gerçekleştirmek için sarf ettiği gayretten çok daha fazla gayret sarf ediyorlardı. Bunlar, köken itibariyle müslümanlardan olup onların diliyle konuşan kimselerdi. Ancak batıdan daha batılı, sömürgecilerden daha sömürgeci piyonlardı. Bunlar, batinin bilfil işgal ettiği topraklarda hedeflerini gerçekleştirmek için sarf ettiği gayretten çok daha fazla gayret sarf ediyorlardı.
Reklam
İlmi eleştiriyi sadece ehlinin yapması caizdir. Bu konuda ehliyetle birlikte yine de çok dikkatli olmak gerekir. Zıra eleştiri, kişinin ayağını kaydırır. Bu nedenle nice eleştirmenler, büyük hatalara ve yanlışlara düşmüşlerdir. Bu noktaya dikkat etmenin yanı sıra eleştiride insaflı olmak ve kullanılacak dilde edep ve nezakete riayet etmek gerekir. Çağımızda, Müslümanlar, ilim ehli olmayan hatta yarım ya da çeyrek öğrenci olan veya İslami kültüre ya da genel kültüre sahip kesimden bırtakım insanlarla sınanmaktadır ki,bu kişiler hadlerini aşarak din önderlerine ve büyük alimlere dil uzatmaktan geri durmayıp onları cahilce ve aptalca eleştirmektedirler. Hatta bu iş öyle bir noktaya vardı ki onların birçoğu, hastalıklı akıllarıyla ve kısır görüşleriyle, sıhhati konusunda ittifak olan hadislere bile el atmakta ve onları kendilerince eleştirip reddetmektedirler. Bu çirkin suç, katmerli bir cehaletin -ulemanın dediği gibi, cahil cesurdur- ve her türlü kalbi/ manevi hastalığın ve psikolojik problemlerin esasını teşkil eden kendini beğenmenin ve kendine hayran olmanın sonucu olduğu gibi aynı zamanda ulema meclisinde oturmamanın ve onlardan ilim almamanın da sonucudur. Allah (celle celaluhu), yerini bilip de haddini aşmayanlara rahmet eylesin!
Sayfa 133Kitabı okudu
Imam Nevevi şöyle der: “14.Birinci vazife: Öğrencilere şefkat göstermeli ve onları evlatları mesabesinde görmeli. 15.İkinci vazife: Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve sellem) ittiba ederek verdiği eğitime karşı bir ücret ve teşekkür beklememeli. Nitekim selef uleması, öğrencilerinin hediyesini kabulden imtina ederdi, hatta hocasından
İmam en Nevevi (rahmetullahi aleyi), Öğrencinin hocasina karşı nasıl davranması gerektiği hususunda şöyle der: “Öğrenci, hocasına yersiz soru sormamalı; ancak hocasının bundan rahatsız olmayacağını bilmesi müstesna. Öğrenci, rahatsız edici bir biçimde sorusunda ısrarcı olmamalı. Hocanın boş vaktini ve gönlünün hoş olduğu zamanı soru sormak için ganimet bilmeli. Soru sorarken nazik olmalı ve üslubunu iyi ayarlamalı. Kendisine problemli görünen hususta soru sormaktan çekinmemeli. Bilakis hocasından konuyla ilgili tam bir izah istemeli. Zira soru sormada utangaç olanın ilmi zayıf kalır ve ulema meclisinde eksikliği ortaya çıkar. Şayet hoca, öğrenciye “Anladın mı?” dese, öğrenci, yalan söylememek ve anlamaktan mahrum kalmamak için maksat hasıl olmadan “Evet” dememeli ve “Anlamadım” demekten de utanmamalı. Zira onun öğrenmek için göstereceği kararlılık, ona hem şimdi ve hem de gelecekte birtakım faydalar sağlayacaktır. Öğrencinin anlamadım demek suretiyle elde edeceği peşin faydalardan bazıları şunlardır: Meseleyi öğrenme fırsatını yakalaması, anlamadığı halde anlamış gibi yapmayarak yalan ve nifaka düşmekten kurtulmasının yanı sıra derse ilgi gösterdiğine, anlamaya gayret ettiğine, aklının ve takvasının kemaline ve kendine hakim olup nifaktan uzak duran bir kişiliğe sahip olduğuna hocanın kanaat getirmesine vesile olur. Bu davranışın gelecekteki faydalarından bazıları ise şunlardır: Öğrencide daima doğru sözlü olma anlayışı yerleşir, razı olunacak bir tutum ve ahlak alışkanlık haline gelir. Halil b. Ahmed'in şöyle dediği nakledilir: “Cehalet, utangaçlık ile kibir arası bir yerdedir.”
İmam Zernüci (rahmetullahi aleyh) bu konuda şöyle demiştir: “İlim talebesi mutlaka müzakere, münazara, karşılıklı atışma (mütaraha) yapmalı. Bütün bunları yaparken insafı, teenniyi ve teemmülü elden bırakmamalı, öfke ve kargaşadan kaçınmalı. Ziramünazara ve müzakere, istişare olup sadece hakkın izharı için yapılır. Bu ise teemmül, teenni ve insaf ile ancak gerçekleşebilir. Kişinin niyeti, şayet hasmı ilzam ve mağlup etmek ise bu tartışma caiz olmaz; zira ilmi tartışma, sadece hakkın izharı için yapılırsa helal olur. Mütaraha/ karşılıklı atışma ve münazaranın faydası, dersin tartışılmadan sadece tekrar edilmesinden daha çoktur; zira mütaraha ve münazarada tekrara ilaveten artı bir kazanım ve fayda vardır. Derler ki, bir saatlik ilmi atışma, bir aylık ders tekrarından iyidir. Tabiatı müstakim olmayan inatçı biriyle müzakereden sakın. Zira insan tabiatı başkasından huy kapar ve değişir, ahlak sâridir/bulaşıcıdır ve birine yakın olmak kişiye tesir eder.””
Reklam
İmam en-Nevevi (rahmetullahi aleyh), Hatip el-Bağdadi'den (rahmetullahi aleyh) naklen, ezber vakitleriyle ilgili şöyle der: “Ezber için en iyi vakitler, sırasıyla şunlardır: Seher vakti, günün yarısı/ öğlen, sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen zaman. Gece ezberi, gündüz ezberinden; açken yapılan ezber tokken yapılan ezberden daha faydalıdır. Yine ezber için en iyi yerler, odalar ile kişiyi meşgul edecek şeylerden uzak olan yerlerdir. Bitkilerin, yeşilliklerin, nehirlerin karşısında sokak aralarında ezber yapmak faydalı değildir. Zira bu mekanlar genellikle zihnin boş kalmasını engeller ve onu bir şekilde meşgul eder.”
Gerek bir ilmin gerek birden çok ilimin eğitiminde, tedriciliğe mutlaka riayet etmek gerekir. Bir ilim dalının eğitiminde dikkat edilmesi gereken en önemli husus tedriciliktir. Zira ilimlerin eğitiminin dikkate alınabilmesi ve yararlı neticeler doğurabilmesi için bu eğitimin mutlaka dikkatli bir bakışla, geçerli ve köklü bir metotla yapılması gerekir. Bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle o ilmin temel ve icmali meselelerini ihata etmek; ikinci olarak da o ilmin önem arz eden meseleleri ile onların detaylarını bilmek; üçüncü olarak da o ilme ait bütün meseleleri, kaideleri ve incelikleri bilmektir. Bu yöntemin adı ise tedriciliktir.
İlmi, ehil hocadan almak, sahih ilmin anahtarı ve ilim talebesinin kurtuluş adresi ve zaferidir. Ehliyetli hocalardan ilim elde etmeyen kişinin ilmine itibar yoktur. İlim ehli nezdinde müsellem bir hakikat olarak kabul görmüştür ki, ilmine güvenilen alim, ilimde sahih bir nesebe sahip olan kişidir. Ulema indinde kabul gören diğer bir hakikat ise ilim talebesinin hocası, onun babası ve dedesi hükmünde olup ilmi nesebinin direğini/omurgasını oluşturmaktadır. Bir hocadan ilim almadan ilim iddia eden ve ilmi meselelerde konuşan kişi, ilimde “mechulü'n-nesep” ya da “mefküdu'n-nesep” (ilmi nesebi bilinmeyen ya da ilmi nesebi olmayan) olarak kabul edilir.
Keza Taberi, Tarihu'l Umem isimli eserinin giriş kısmında, aynı minvâlde şunları kaydeder: “Bu kitabımızda okuyan ve duyanın -sıhhatli bir yönünü veya gerçek manasını bilmediğinden dolayı karşı çıkıp çirkin göreceği rivâyetler olabilir. Ancak bilinmeli ki bunlar bizim tarafımızdan ortaya atılmış rivâyetler olmayıp bizden önceki bazı nakilcilerden bize ulaşmıştır. Biz de bunları olduğu gibi naklettik.”(Taberi,Tarih,1/5) Taberi, ibaresinin devamında takındığı esnek tavrı şöyle gerekçelendirir: “Zira biz bu kitabımızdaki rivâyetleri delil olarak telakki edip bunlarla ihticâcta bulunmayı kastetmedik.”(Taberi, Tarih,1/4)
59 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.