Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mümtaz Soysal

Mümtaz Soysal100 Soruda Anayasanın Anlamı yazarı
Yazar
7.8/10
17 Kişi
58
Okunma
18
Beğeni
3.185
Görüntülenme

Mümtaz Soysal Sözleri ve Alıntıları

Mümtaz Soysal sözleri ve alıntılarını, Mümtaz Soysal kitap alıntılarını, Mümtaz Soysal en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşünce özgürlüğü nedir?
Düşünceler için aynı şeyi söyleyebilir misiniz? Kimseyi zorlayıcı bir niteliği var mıdır düşüncenin? Doğrudur, yanlıştır; beğenirsiniz, beğenmezsiniz, benimsersiniz, benimsemezsiniz. Ama, beğenmek zorunda olmadığınız gibi, beğenmeyişinizi, hatta sizi rahatsız edişini bir yasaklama nedeni haline de getiremezsiniz. Çünkü, toplum sözleşmesi niteliğindeki Anayasanın kurallarından biri de «herkesin düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma özgürlüğüne sahip olmasıdır" Anayasa, serbestçe açıklanabilecek olan düşüncelerin tavanı değil, tabanıdır. Anayasa tabanına, daha doğrusu Anayasadaki düşünce özgürlüğü tabanına dayanılarak, onun güvencesi altında, her düşünce serbestçe açıklanabilecek.
Sayfa 72
Hindistan'da, okul yapılarına harcanacak para bulunmadığını ileri sürenlere geliba Nehru'nun verdiği cevap şu olmuş: «Gölgesinde alfabe okutabileceğiniz ceviz ağaçları da mı yok?»
Sayfa 110
Reklam
Genç insanlarımıza eğitim verir görünürken, aslında kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için de zararlı bir tutum. Kendi kendini tekrarlamak, kısırlık içinde yüzüp durmanın en kolay yolu bu. Hele, işin başlangıcında, daha birtakım temel kavramları verirken, onlara kendi değer yargılarımızı da yüklersek, belki çok uslu bir kuşak yaratabiliriz. Ya da farkında olmadan, saldırganlığa itebiliriz; kendi değerlerimize göre yetiştirdiğimiz gençler, kurulu düzeni savunmak için en etkili silah olarak görünebilir bize. Ama, düşünmeyi öğrenmeden yetişen genç, günü gelir, öğretilenlerin dışında kalan yeni durumlar karşısında şaşkınlaşır, kendini bilemez ve rüzgarlar önünde savrulur durur. Üniversite kapılarına yığılanlara yer bulmakla,"düşünmeyi öğretmek" sorunu çözülmüş olmuyor. Aslında, lise düzeyinde çözemediğimiz bir sorun, daha yukarı aşamaya, üniversitelere yüksek okullara aktarılmış olacak. Onu çözmedikçe düşünmeyi bilen insan tipini yaratmadıkça, açtığımız okulların büyüklüğü, üniversitelere yerleştirdiğimiz gençlerin sayısı ne olursa olsun eğitim sorununu çözmüş sayılmayacağız.
Sayfa 104
Dikkat edilecek olursa, anayasalarda kendi çıkarlarına değişiklik yapmak isteyen güçler, bunu gerçekleştirmek için en elverişli zaman olarak karşı güçlerin dağıtıldığı, sindirildiği, etkisiz duruma getirildiği dönemleri seçerler.
Sayfa 6
Bakın, şunu da unutmayalım: Kendi dünya görüşünüzü doğru belleyip zor kullanarak başkalarına ağız açtırmamağa, kalem oynattırmağa zorbalık derler. Kurulu düzendeki ekonomik çıkarlarla birleşince de bunun adı faşizm olur. Çıkıp bunun doğruluğunu da savunabilirsiniz. Ama, ne olur, demokrasi adına faşizmi savunmayın.
Sayfa 74
Karanlıktaki kördöğüşlerinden ancak sağlam ideolojilere, tutarlı düşünce sistemlerine sahip olanlar üstün çıkar.
Sayfa 51
Reklam
Türkiye ise, hâlâ, yirmibir yaşını bitirmeyen insanlarını günün her saatinde ders kitaplarının başında tutabileceğini sanıyor. Onsekiz yaşını aşan insan için, hayatın artık çalışmasıyle, eğlencesiyle, duygusu ile, düşüncesiyle ve siyasal eylemiyle bir bütün olduğunu unutuyoruz. Kendi koyduğumuz sınırlamaların bu bütünlüğü bölümlere bölebileceğini sanıyoruz. Bütünlüğü ders çalışmaktan ibaret sayan baba, nasıl oğlunu boş arsada futbol oynarken, kızını diskotekte dans ederken görünce köpürürse, gençlerin ülke sorunları ile ilgilendiklerini ve belirli bir davranışa geçtiklerini gören «olgun» politikacı da köpürüyor.
Sayfa 142
Haklar ve özgürlükler, genellikle yavaş yavaş, törpülene törpülene kemirilir. Bunların zedelenişine ses çıkarılmazsa, her sınırlama karşısında gerekli tepki gösterilmezse, sessizlik ve tepkisizlik hakların ve özgürlüklerin yitirilmesine katlanış anlamına gelir; daha sonraki adımları cesaretlendirir.
Sayfa 114
Düşüncelerin açıklanmasını sınırlamak, düşünce özgürlüğünün yalnızca “sınırlanması” değil, özüyle birlikte “ortadan kaldırılması” demek olur: düşünce özgürlüğü, “özgürlük”le “özgürlüğün özü” arasında ayrım yapılmasına olanak tanımayacak kadar bir bütünlük taşıyor. Düşünce ya vardır, ya yoktur: “bazı düşünceler açıklanabilir, bazıları açıklanamaz” dediğiniz andan itibaren düşünce özgürlüğünü özüyle birlikte ortadan kaldırmış olursunuz.
Sayfa 146
Her şeyden önce, Sayın İnönü'nün, radyo konuşmasındaki bir noktada yerden göğe kadar haklı olduğu teslim edilmelidir. "Gerçekten, <<her devirde, her felsefe için, zanaat sahipleri Atatürk'te kendi maksatlarına uygun deliller bulmuşlardır. Gerçek Atatürkçüler, kıymetli emanetleri korumak için yapacakları mücadelelerin arasına Atatürkçülüğün sahtesini icat edenlere karşı olan mücadeleyi de katmalıdırlar.>> Nitekim, bugün, işi şeriatçılığa kadar vardıran dergilerin sayfalarında bile Atatürk'ten alınma sözlere ve bunların gerisine sığınılarak yazılmış makalelere rastlamak mümkündür.
Sayfa 16
Reklam
Nitelikli insanları toplumdan ve ülkeden uzaklaştırmaya iten genel bir niteliksizliktir.
Aslına bakarsanız, Ecevit'in kabahati çeyrek yüzyıl Yunanlılara kardeşlik şiiri yazmış olmak degil. Ecevit'in kabahati düpedüz şiir yazmış olmak. Hem şiir yazmak, hem de sonradan başbakanlık etmek olur mu? Şiir yazana toplumumuzda uygun görülen durumlar belli: Şiir yazan serseri olur, ya ayyaş. Ömrü meyhanelerde geçer. Ya da hapishanelerde. Hayat, bazen, ülkede barındırmaz, dışarılara kaçmağa, oralarda ölmeğe zorlanır. Oysa, Divan şiirinin klasikleri arasına girmiş bir iki mısranım sahibi olan padişahlarımız da vardır. Kanuni Süleyman'ın «Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi mısrasını hastanelerin girişindeki mermerlere kazırız. «Ateş kesilir geçse sebâ gülşenimizden» mısrasını bazen Yavuz Selim'e, çoğu zaman da ikinci Selim'e yakıştırırız. Yine de, padişahlarımızın bu yönü üzerinde durulmasından pek hoşlanmayız. Erkekliklerine, kahramanlıklarına halel gelir diye düşünürüz belki. Savaşçı, akıncı, fethedici olmaları daha çok hoşumuza gider.
Sayfa 155
Ama, özgürce ve köklü düşünebilen insanlar yetiştirmediğimiz, kendi kafamızı birtakım asılsız korkularla cendereye sokmayı marifet saydığımız için, demokrasiyi savunurken demokrasiden korkuyoruz. Kafası karışık insanların ülkesinde ortalık da elbet karışır.
Sayfa 67
Faşizm özlemini anlamak kolay. Hatta kökten yenileştirici akımlara kendi yapısı içinde görev verememiş bir sistemin demokratik görünüşler gerisinde gitgide faşistleşmesini de. Toplum, temel yapısından gelen sancılarla kıvrandıkça, yüzeydeki çatırdıları «Bölücülük, bozgunculuk, kışkırtıcılık diye adlandırmak, arkasından da «Kardeş kanı akmasın» gerekçesiyle demir yumruk istemek artık faşizmin klasikleşmiş yolu oldu.
Sayfa 45
«Milliyetçi» olduklarını söyliyenler, önlerine gelen herkese ve bu arada sık sık öğretmenlere «komünist» damgası yapıştırmakla ödevlerini yaptıklarına inanırlar ve her defasında birkaç idealistin daha bu toplumdan umut kesip küsmesine yol açmaktan başka bir şeye yaramazlar. «Özel! teşebbüscüler» ise hâlâ ondokuzuncu yüzyılın tekerlemelerini ağızlarında gevelemekte veya Devletle kendi aralarında belli bir sınır bulmak gibi modası geçmiş çabalar ortasında bocalamaktadırlar.
Sayfa 9
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.