Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Kirenci

Mustafa KirenciKısas-ı Enbiyâ yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
9.0/10
3 Kişi
11
Okunma
4
Beğeni
991
Görüntülenme

En Eski Mustafa Kirenci Sözleri ve Alıntıları

En Eski Mustafa Kirenci sözleri ve alıntılarını, en eski Mustafa Kirenci kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Görüntü görüntüyü, ses sesi yer Aşk dedikleri işte böyle bir yer Herkes gibi olmak, olmayacak bir şey Herkes gibi olmak, olmamak gibi bir şey” Cinas, tezat, tenasüp, benzetme, sihr-i helâl, tekrir... gibi söz sanatlarının dört dizeye sığdırılabilmiş olması ilginçtir. Söz ve anlam sanatlarının bu yoğunluğu lirik anlatımın öne çıktığının birbaşka göstergesidir... Şiirler serisinin üçüncü kitabı olan Körfez/Şahdamar/ Sesler, imge yoğunluğu ve lirik ifade bakımından diğerlerine göre daha öne çıkmış görünür. Bence Sezai Karakoç'un en güzel, en başarılı şiirlerinin yer aldığı bu kitabı oluşturan hemen her şiir bir imge patlamasıdır... (Monna Rosa şiiri |, sağlam bir imge temeli üzerine bina edilmiş sırça köşkler gibidir. Bu sırça köşkün kapıları ve pencereleri daima yarı aralıklar, hiçbir zaman sonuna kadar açılmaz... Monna Rosa lirik anlatımın doruğa ulaştığı bir şiir-kitaptır. Yaşantı şiirinin ilginç örneklerinden biridir bu şiir. Şairin imge yaratma yeteneği bu şiirden aldığı güçle sonraki şiirlerine taşınmış, şiire derinlik sağlayan imge yoğunluğu giderek daha disipline bir şekilde yansımıştır. Monna Rosa da doğa görüntüleri yaşantıya dayanan izlenimlerle birleşmiş, bunun sonucunda da duyguların lirik ifadesi bu şiiri ortaya çıkarmıştır. Baki Asiltürk, Lwdingirra Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 9, Bahar 1999,
Her sabah şair sabah yıldızına içini dökmekte üzüntülerini paylaşmaktadır. Bunun belki de en başlıca sebebini bize şiir söylemekte: “Bütün dünya mahküm, bizim kolumuz ve kanadımız, her yanımız zincirle bağlı olmasına rağınen, yalnız sabah yıldızı özgürdür.” Dünyadakiler mahkümdur kimi mazlumların hayatını kararttıkları ve kimi de karanlıklarla mücadele etmedikleri için. O ise özgürdür, ışıklarını saçabildiği, insanlara şafağı haber verdiği yani kendisine verilen görevi sadakatle yerine getirdiği için.
Reklam
... Yine de suç benimdir, onların değil benim Karanlıkları delen bir ışık olamadım Akıtamadım ayağına gönlümün pınarını Senin gönül kentine bal ve sütten bir nehir ...
Bir Bunalım Çağında Toplum Fesefeleri isimli eserinin girişinde Sorokin'in düşüncelerine kulak verecek olursak: “Normal zamanlarda bile, en azından birkaç düşünür ya da bilgin, insanın kaderi —belirli bir toplumun nereden gelip nereye gittiği, nasılı ve niçini- üstüne kafa yorar. Ciddi bunalım anlarında ise, bu sorunlar birdenbire, teorik
Diriliş külliyatı, düşünce yapımızı inşa eden kavramları esas anlamına ve özüne irca ederek tüm varlığa, yaratılmış olan her şeye dikkat ve duyarlık sahibi olma yolları; insana varoluşunu geliştirebileceği bakış açıları sunmakta; insanı üstün bir bilinç sahibi olmaya çağırmaktadır: “Avcı tüfeğini yöneltmiş avcı vurma bu kuşu Bu rengi bozma bu düzeni değiştirme Bu altın tüyler kan görmesin Seni evde beklerken çocuklar Onun da yuvasında bekleyen yavruları var Tüfeğini yere çevir Bu ölüme ancak yer dayanır Bu ölümü ancak yer kabul eder Bu ses göklere uygun ve ayarlı Üstünde kuş uçmayan ağaçları düşün
Biliyoruz ki, Allah'tan başka her şey ve herkes, gelip geçecektir. Şeftali çiçeği renkli baharlardan, bal renkli yazlardan sonra, bir gün yapraklar sararacak ve dökürlecek ve sonbahar rüzgârları esecektir. Fakat, bütün bu mevsimler geçtikten sonra, sonraki baharlar ve yazlar için gerekli tohumlar, toprağa düşmüş olacaktır. Baki olan Allah, ve baki kalan, O'na doğru yol almakur” , (Diriliş'in Beşinci Dönem çıkışı için yazılan “Yeniden Çıkış” yazısından: Diriliş dergisi, Ekim 1979, Sayı: 61, Sayfa: 7)
Reklam
*“Taha'nın Kitabı”... yalnızca bir şiir metni olmaktan öte, “destan özellikleri göstermektedir. Bunun, bence iki nedeni vardır: İfade şiirseldir ve anlatılanlar, belli bir uygarlığın oluşturduğu olağanüstü bir atmosferde geçmektedir. Aynı durumu şöyle ifade etmek de mümkündür: Bir uygarlık için hayati önemdeki olaylar, şiirin sihirli dünyasına taşınarak verilmektedir... Mehmet Kahraman, Yedi İklim Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 44-45, Kasım-Aralık 1993. Karakoç'un (Zey/4 ile Mecnun kitabında) hikâyeyi bitirişi de öncekilerden (Leyla ile Mecnun'un diğer şairleri) farklıdır. Eserin sonunda Mecnun da, Leylâ da, Tanrı'nın hakikatine ermekle kalmaz, bir ışığa dönüşürler, Bu yorum, şairin aşkta işlediği olgunlukla pekişir. Çünkü ona göre, Leylâ ile Mecnun'un ölümleri bir ölüm değil, bir “diriliş”tir. “Faninin sonsuzla barışması”, ölüm adına “ölüm maskesini takınması”dır. “Sonbahar değil ilkbahardır.” Gönüllerdeki kızgın ateşin ışığa, yıldıza ve şimşeğe dönüşmesidir. Mehmet Törenek, Yedi İklim Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 44-45, Kasım-Aralık 1993.
Sezai Karakoç, düşmüş olan insanımızı ayağa kaldırıp yüksek bir seviyeye çıkarmaya çalışan bir toplum kahramanıdır. Onun yaşadığı hayat adanmış bir hayattır. Ortaya koyduğu insan örneği, temsil edici gücüyle iki önemli olguya sürekli olarak işaret edip durmaktadır. Bunlardan birincisi kaybedilmiş olan medeniyetimizin dünyasıdır. İkincisi Milletimizin büyük bütünlüğüdür. Sezai Karakoç, toplumumuzun, değerini henüz gerçek boyutları içinde kavrayamadığı, fakat onun başlattığı büyük bir çığırın etkilerini derin bir yer altı sarsıntısı gibi içten içe yaşadığı, çok uzun zaman dilimleri içinde ortaya çıkabilen kişiliklerden biridir. Onun çağrısı, insanımızın kendi benliğini bulması yolunda yapılmış bir yeniden varolma çağrısıdır. Âlim Kahraman, İzlenim Dergisi (Özel Bölüm), Sayı: 13, Ocak 1994.
İşte bu şiiri (Tahanın Kitabı| güzel gösteren içindeki hayalin hakikate yakınlığıdır... Sözün anlama hizmet ettiği bu dilde Taha, teşbihe revnak veren incelikli bir söyleyişe ulaşmıştır... Sezai Karakoç, tertemiz bir kimlikle yaşamayı seçti. Tutarlı bir çizgiyi yeğledi. İnsanların ilgilerinden çok Rızayı mesele yaptı... Bu endişeyle yola çıkmıştı Sezai Karakoç, Diriliş kavramıyla sembolize ettiği yepyeni bir kuşak doğdu bu kaygılı, çilekeş serüvenden. Kâğıttakileri, kelimelerdeki ve sözlerdekini silmeye azimli... Sadık Yalsızuçanlar, Korku ve Ümid ve Aşk, Akçağ Yayınları, 1996,
Sezai Karakoç yalnız Cumhuriyet döneminin büyük sanat ve düşünce adamı değil, bin yıllık tarihimizin içindeki en büyük zirvelerdendir. Akif İnan, Kitap Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 93, Aralık 1998,
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.