Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Kirenci

Mustafa KirenciKısas-ı Enbiyâ yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
9.0/10
3 Kişi
11
Okunma
4
Beğeni
993
Görüntülenme

Mustafa Kirenci Sözleri ve Alıntıları

Mustafa Kirenci sözleri ve alıntılarını, Mustafa Kirenci kitap alıntılarını, Mustafa Kirenci en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sezai Karakoç, düşmüş olan insanımızı ayağa kaldırıp yüksek bir seviyeye çıkarmaya çalışan bir toplum kahramanıdır. Onun yaşadığı hayat adanmış bir hayattır. Ortaya koyduğu insan örneği, temsil edici gücüyle iki önemli olguya sürekli olarak işaret edip durmaktadır. Bunlardan birincisi kaybedilmiş olan medeniyetimizin dünyasıdır. İkincisi Milletimizin büyük bütünlüğüdür. Sezai Karakoç, toplumumuzun, değerini henüz gerçek boyutları içinde kavrayamadığı, fakat onun başlattığı büyük bir çığırın etkilerini derin bir yer altı sarsıntısı gibi içten içe yaşadığı, çok uzun zaman dilimleri içinde ortaya çıkabilen kişiliklerden biridir. Onun çağrısı, insanımızın kendi benliğini bulması yolunda yapılmış bir yeniden varolma çağrısıdır. Âlim Kahraman, İzlenim Dergisi (Özel Bölüm), Sayı: 13, Ocak 1994.
Sezai Karakoç...
- "Gülten Akın: “Her türlü yorumda anlaşırsınız. Ama iş çözüme, ne yapmalı’ya geldiği zaman işte orada ayrılırsınız. Sezai kendininkini söyler “İslam” der, “bir Diriliş” der. [...] Ben başka bir şey söylerim. Sezai bir tek Balkon şiirini yazmış olsa, ben yine onu önemserim..."
Sayfa 231 - BÜYÜYEN AY Yayınları
Reklam
Sezai Karakoç'un Liliyar adlı şiirini ele alalım, Siirler III'de yer alan Liliyar şiirine, yönetmenliğini Charles Walters'in yaptığı, başrollerini Les ie Caron, Mel Ferrer ve Jcan Perre Aumont'un oynadığı “Lili” Almi kaynaklık etmiştir. Hikâye ise Paul Callıco'ya aittir... Karakoç, “Lili” filminden yola çıkarak, orijinal, güzel bir şiire ulaşmış
Hızırla Kırk Saat'in yedinci saati “Bugün iki çocuğun konuşmasına kulak konuğu oldum” dizesiyle başlar. Deyimlerin değiştirilemezliğine ilişkin yerleşik ve resmi tutuma aykırı bir tasarrufta bulunan şair, “kulak misafiri"ni “kulak konuğu'na çevirirken bir yandan aliterasyonu kollamakta, öte yandan yenileşmeyi kalıpların donmuşluğuna yeğlediğini belli etmektedir. Aynı şiirde, çocuğun çizdiği Hızır portresinde “Yüzü yeni gelmiş bir vahiy gibi / Gözlerinin önünde hep Rahman Süresi canlanır / Kalbi hep Yasin okur” ve fakat “Konuşması hint ilâhisi'dir. Ortadoğulu Müslüman şair, tasavvur ettiği Hızır'ın konuşmasını “Hint ilâhisi”ne benzetmekten çekinmez... Türk dilini ve düşüncesini yapay ve iğreti sınırların ötesine açmada, tarihsel ve evrensel işlevine taşımada, geleceğini aydınlatmada büyük emek veren Sezai Karakoç, eserleriyle milletimizin de, insanlığın da ufkunu sürekli aydınlatacak bir ışık kaynağıdır. İbrahim Demirci, Hece Aylık Edebiyat Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 73, Ocak 2003. Yüzü az biliniyor. Ancak izi köklü ve derinde. Zaten O da yüzünü gizleyip, izini derinleştiren biri. Yüzü geniş ve aydınlık. İzi dümdüz. Zamanı geldiğinde bedellerin hepsini yüklenmiş biri. Az yazmış. Ama azımsanacak bir azlık değil. Çok yazmış. Ama kendini çoğaltarak ulaşılmış bir çokluk değil, Yayınlarıyla, ülküsüyle, nesliyle... bürmtün hayatı “diriliş” çerçeveli bir resim... İsmail Sert, Hece Aylık Edebiyat Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 73, Ocak 2003. 273
Sezai Karakoç yalnız Cumhuriyet döneminin büyük sanat ve düşünce adamı değil, bin yıllık tarihimizin içindeki en büyük zirvelerdendir. Akif İnan, Kitap Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 93, Aralık 1998,
Bizi metamorfoza uğratan, Batılıların gönüllü zihni kölesi kılan bütün Batılı/seküler algılama biçimlerini yıkan, Cumhuriyet tarihimizin ilk düşünürüdür... Sezai Karakoç, Bediüzzaman ve Necip Fazıl'la birlikte yaşadığımız Batılılaşma/sekülerleşme biçimlerine esaslı bir “semantik müdahale'de bulunmuş; bizi körleştiren ve “köleleştiren” seküler algı kapılarını kırarak, ilhamına Kur'an'dan, Hazreti Peygamber'den, İslâm düşünce ve sanat geleneğinden alan esaslı bir medeniyet yürüyüşü ve yolculuğu başlatmıştır. Sezai Karakoç, kendi entelektüel tarihimizi başlatan, tarihi ve zamanı zihni düzlemde yeniden harekete geçiren, dalga-kırıcı ve dalga-kurucu bir çığır açmıştır. O yüzden, Sezai Karakoç, entelektüel tarihimizde, bize kendi zamanımızı yaşatan, kendi dilimizi kurdurtan, kendi bakış açılarımızı armağan eden, kendi medeniyet yolculuğumuzu yeniden hatirlatan ve başlatan bir milattır. Hatırlatmakta yarar var: elbette ki Bediüzzaman ve Necip Fazıl olmasaydı Sezai Karakoç olmazdı. Yusuf Kaplan, Yeni Şafak Gazetesi, 21 Kasım 2008.
Reklam
“Görüntü görüntüyü, ses sesi yer Aşk dedikleri işte böyle bir yer Herkes gibi olmak, olmayacak bir şey Herkes gibi olmak, olmamak gibi bir şey” Cinas, tezat, tenasüp, benzetme, sihr-i helâl, tekrir... gibi söz sanatlarının dört dizeye sığdırılabilmiş olması ilginçtir. Söz ve anlam sanatlarının bu yoğunluğu lirik anlatımın öne çıktığının birbaşka göstergesidir... Şiirler serisinin üçüncü kitabı olan Körfez/Şahdamar/ Sesler, imge yoğunluğu ve lirik ifade bakımından diğerlerine göre daha öne çıkmış görünür. Bence Sezai Karakoç'un en güzel, en başarılı şiirlerinin yer aldığı bu kitabı oluşturan hemen her şiir bir imge patlamasıdır... (Monna Rosa şiiri |, sağlam bir imge temeli üzerine bina edilmiş sırça köşkler gibidir. Bu sırça köşkün kapıları ve pencereleri daima yarı aralıklar, hiçbir zaman sonuna kadar açılmaz... Monna Rosa lirik anlatımın doruğa ulaştığı bir şiir-kitaptır. Yaşantı şiirinin ilginç örneklerinden biridir bu şiir. Şairin imge yaratma yeteneği bu şiirden aldığı güçle sonraki şiirlerine taşınmış, şiire derinlik sağlayan imge yoğunluğu giderek daha disipline bir şekilde yansımıştır. Monna Rosa da doğa görüntüleri yaşantıya dayanan izlenimlerle birleşmiş, bunun sonucunda da duyguların lirik ifadesi bu şiiri ortaya çıkarmıştır. Baki Asiltürk, Lwdingirra Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 9, Bahar 1999,
Bu şiir (Ağustos Böceği Bir Meşaledir), ister bir nesne olsun, ister bir kişi, bir olay, bir kavram, ele aldığı her şeyi yenileyici, yorumlayıcı, unutuş tozundan; ölüm külünden silkeleyip diriltici ve ilk kez görüyor; duryuyormuşuz gibi hayret ve hayranlık uyandırıcı özelliğiyle tipik bir Sezai Karakoç şiiridir... Bu şiir, her şeyden önce kendisine vücut kazandıran zihniyet itibariyle, |La Fontaine'nin temsil ettiği) Batı düşüncesine güçlü bir itiraz, Batı'nın varlık'ı; bilhassa tabiatı ve hayvanatı tasavvur ediş ve kavrayış biçimiyle (oradan da insanı ve toplumu anlayışıyla) bir hesaplaşmadır... Şair, varlığın anlamının çarpıtılması ve hakikatin üzerinin örtülmesi girişimine karşı, onun yaradılışındaki asıl hikmetin sezilmesine ve hakikatin tecellisine imkan sunan bir yeni ve doğru bakış, farklı bir perspektif getirmektedir... Şaban Abak, Kaşgar Dergisi, Sayı: 35, Kasım-Aralık 2003.
Diriliş külliyatı, düşünce yapımızı inşa eden kavramları esas anlamına ve özüne irca ederek tüm varlığa, yaratılmış olan her şeye dikkat ve duyarlık sahibi olma yolları; insana varoluşunu geliştirebileceği bakış açıları sunmakta; insanı üstün bir bilinç sahibi olmaya çağırmaktadır: “Avcı tüfeğini yöneltmiş avcı vurma bu kuşu Bu rengi bozma bu düzeni değiştirme Bu altın tüyler kan görmesin Seni evde beklerken çocuklar Onun da yuvasında bekleyen yavruları var Tüfeğini yere çevir Bu ölüme ancak yer dayanır Bu ölümü ancak yer kabul eder Bu ses göklere uygun ve ayarlı Üstünde kuş uçmayan ağaçları düşün
Sezai Karakoç
Cemal Süreyya: “Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nazım da okur. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçakgönüllü katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok.”
Sayfa 208 - Büyüyen Ay
36 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.