Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Sarmış

Mustafa SarmışFilmlerle Din Sosyolojisi yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
2
Okunma
3
Beğeni
521
Görüntülenme

Hakkında

Dr. Mustafa Sarmış, Aksaray Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, Din Sosyolojisi Bilim Dalı öğretim görevlisidir.
Unvan:
Akademisyen, Yazar

Okurlar

3 okur beğendi.
2 okur okudu.
17 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Seyırcinin izlediklerinde hiçbir yanlış görüntüyle karşılaşmadan ya da onları umursamadan seyrine devam etmesi ancak onun dini ve ahlaki standartları yeniden tanımlamasıyla gerçekleşebilmektedir. Filmlerin ve olumsuz sahnelerin *ahlaki gerekçelendirilmesi"'* sayesinde seyirci, değerlerini muhafaza ettiğini, görüntülerin kendisine dayattığı etkilerden haberdar olduğunu ve olumsuzluklardan kendisini yalıttığını düşünerek filmin güzel yönlerine odaklanmakta ve böylece ondan keyif almayı başarabilmektedir. Hâlbuki seyirci izlediği olumsuz nitelikteki her filmle birlikte bilincini seküler değerlerle doldurmakta, kurgulanan yaşam tarzlarını içselleştirmekte ve her olumsuz sahneyle kirletilerek saflığını yitirmektedir. Seyircinin film seyretmek için ürettiği ahlaki gerekçelendirme, onun tamamen bu evrende kayboİup gitmesine yol açmaktadır. Bu şekildeki ahlaki gerekçelendirmeler bir müddet sonra olağan bir hâl almakta ve artık her türlü olumsuz sahne seyirci tarafından normalleştirilebilmektedir. Bu açıdan Voltaire'in “ Saçmalıklara inanmanı sağlayabilenler, büyük kötülükler yapmanı sağlayabilirler.” sözü, seyircinin ahlaki gerekçelendirme ile içine düştüğü durumu açık bir şekilde bizlere göstermektedir. Sinema, yarattığı bu seküler anlamlandırma sistemi ile seyircinin bakışını yönlendirerek onun dini bakışını tahrip etmekte ve her türlü olumsuz davranışın kendisine meşruiyet alanı oluşturabilmesine imkân sağlamaktadır.
“LGBT temasını konu alan yapımlar, inşa edilen özgür cinsellik anlayışının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konular doğrudan bir anlatımla ve başlı başına bir film olarak seyircinin karşısına çıkabilmektedir. Örneğin, eşcinsellik temasını işleyen “Brokeback Mountain” filmi 2006'da sekiz dalda Oscar'a aday gösterilmiş ve buradan en iyi yönetmen dâhil toplamda üç ödül almıştır. Ayrıca filmlere küçük veya büyük oranlarda farklı hikâye ve karakterlerle yerleştirilen çeşitli unsurlarla da bu tür konular işlenebilmektedir. Söz konusu bu yaklaşımın, seyircinin farkında olmadan eşcinsel tutumları normalleştirmesine neden olabileceğini bundan dolayı asıl dikkat edilmesi gereken ögelerin bu tür karakterler ve onlara ait sahneler olduğunu ifade etmeliyiz. Nitekim filmlerde bu temaların gösterilmesinin asıl sebebinin bu amacı gerçekleştirmek olduğunu iddia edebiiriz. Zira eşcinselliğin sosyal yapı içerisindeki oranı oldukça az olmasına rağmen bu tür cinsel yaklaşımların azımsanmayacak sayıda filmde kendisine yer bulması bilinçli bir yönlendirmeyi bizlere anlatmaktadır.
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
Senaryolarda öldükten sonra âdeta herkesin cennete gitmesinin kesin olarak gösterilmesi, insanın din dışı davranışlarını umursamaz hâle getirerek bir bakıma ahiret inancını sekteye uğratmaktadır. Bu durum inançlı bireyin seküler davranışlar göstermesinin önünü açarak 'dinli ama dinsiz” bir yaşantının sürdürülmesi gibi garip bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Söz konusu bu ilginç anlatı çoğu filmde seyircinin karşısına çıkmaktadır. Hıristiyan inancının filmlerdeki sunumunda, neredeyse ölen herkes bu dünyada yaptıklarından dolayı hiçbir sorgulama yapılmaksızın cennete girdirilmektedir. Öyle ki ölenlerin hayatlarına bakıldığında gerçekleştirilen açık günahlar göz ardı edilerek ahirette sorgulanma eylemi ortadan kaldırılmakta ve onların “melek olduğu”, “cennete gittiği”, “onlarla cennette buluşulacağı” gibi kesin ifadelerle her ne yaşarlarsa yaşasınlar “huzura kavuştukları" çoğunlukla anlatılmaktadır. Ayrıca ahiret yolculuğuna çıkanların, hep dünyaya geri dönmek istemesi de sekülerleşmenin boyutlarını göz önüne sermektedir. Ölenler dünyaya o kadar bağlanmışlardır ki, “cennete çoktan gitmelerine” rağmen sevdikleriyle orada buluşmak yerine dünyaya geri dönerek onlarla birlikte olmayı istemektedirler. Bu durum, cennet imajının bu dünya karşısında yenilgiye uğraması gibi bir sonucu doğururken aynı zamanda bireylerin ahiret ve cennet gibi önemli kavramları dahi seküler bir tarzda yorumladıklarının bir göstergesi olmaktadir.
Sayfa 154Kitabı okudu
Din, insan ruhunun en karanlık noktalarına girerek, bir hayat anlayışı, hayat neşesi ve dayanma gücü verir. Böylece sosyal kurumları meydana getiren birimleri kaynaştırır.240 Din bir insan ve toplum gerçeğidir. Her nerede insan varsa orada din vardır. Dinden uzak bir zaman ve mekân yoktur. Sosyolojiye göre, ender de olsa bilinçli dinsiz bireyler bulunabilir; fakat dinsiz toplumlar görülmemiştir.241
Gerçek yaşamda sakinlikten ve durağanlıktan büyük ölçüde bunalmaya başlayan seyirci, kalabalıkların içerisinde hareket etmek, yeni ve farklı etkinliklerle canlılık üretmek gibi birçok eyleme başvurarak hayatını bir aksiyon filmine benzeyecek şekilde dönüştürmek zorunda kalmaktadır. Bu bağlamda Peygamberimizin İslam mücadelesinin anlatıldığı 'Hz. Muhammed: Son Peygamber adlı çizgi filmini sınıfta seyrettireceğimiz ortaokul öğrencilerinin “patlamış mısır yiyerek” filmi izleme isteklerini, Hollywood sinemasının tüm değerleri seyirlik bir eğlenceye dönüştürdüğünün en önemli kanıtı olarak gösterebiliriz. Peygamberin hayatının bir aksiyon filmi heyecanında gösterime sokulması, O Kutlu Elçi'nin hayatındaki dini anlamların tümünü devre dışı bırakmaktadır. Zira filmlerdeki seküler bakış açısını içselleştirmiş bir seyircinin her görüntüyü hızlı bir şekilde tüketme becerisi, Peygamberin hayatının da doksan dakika içerisinde tüketilmesine neden olmaktadır. Bu sebeple filmi izledikten sonra seyircinin Peygamberin hayatından kendisi için önemli dersler çıkarabileceğini söylemek oldukça zor görünmektedir. Çünkü hakikatle ilgisi olmayan bir perspektife sahip olan seyircinin, fılm ne kadar iyi olursa olsun, anlam üretme gibi bir derdinin olmadığı açıktır; o sadece patlamış mısırıyla geçireceği eğlenceli zamanın peşindedir.
Sayfa 216Kitabı okudu
Sinemada İdeolojik Söylem
“Seyirci dinî pers­pektifle yaklaşmadığı takdirde ve arka plandaki asıl anlamları fark edemediği sürece, bir filmden ne kadar anlam üretirse üret­sin bu durum onun çizilen sınırları aşmasını sağlayamayacak; aksine üretilen her anlam, seküler zihni daha da kuvvetlendire­cek ve o evren içinde sıkışıp kalınmasına yol açacaktır. Buradan dindar bir seyircinin seküler bir filmden üretebileceği anlamlar üzerinden bir sorgulama yapılacak olursa; filmin yapısı, anlam üretmede seyircinin dinî bakış açısının önüne geçerek anlamı seküler bir perspektifle inşa etmektedir.”
Mustafa Sarmış
Mustafa Sarmış
,
Filmlerle Din Sosyolojisi
Filmlerle Din Sosyolojisi
Sinemada İdeolojik Söylem:Alt Metinler | İlim Cephesi ilimcephesi.com/sinemada-ideolo...

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok